Güler Buğday yazdı; BARIŞ KUTSALDIR. İNTİKAM DUYGULARI VE SİYASİ ÇIKARLAR UĞRUNA KİRLETİLMESİN.

Geçmiş dönem PM Üyesi Güler Buğday makalesinde;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yaklaşık 47 yıldır PKK terör örgütü ile mücadele ediyor.
Bu kirli ve kanlı çatışmalarda bu topraklarda doğan ve yaşayan binlerce evladımızı kaybettik.
Ayrıca halkımızın aşından, ekmeğinden ve geleceğinden fedakârlık yaparak terör örgütünü yok etmek için milyar dolarlar emperyalist güçlerin sattıkları silahlarına aktı gitti.
Kaybeden ülkemiz ve halklarımız oldu.
Sonunda 47 yıldır Kürt’lere ve tüm ulusa kaybettiren ve kendisi de imha edilen ve kandilde bir avuç kalmış PKK silah bırakacağını ve kendini feshettiğini açıkladı.
Bizlerde bu kararla artık Analar ağlamayacak, ocaklara ateş düşmeyecek diye sevinecektik.
Ancak aylardır süren görüşmeler ve beklenen barış için PKK’nın silah bırakma ve kendini feshetmesini açıklayan manifestosu oldukça endişe veren, hadsiz ve haksız birçok açıklamasıyla her kesimde ciddi bir endişe uyandırdı.
Aylardır beklenen ve Barışın temel taşı olacak bu açıklama ne yazık ki kabul edilemez iddialarla doluydu:
LOZAN gibi bağımsızlığın ve emperyalistlere karşı kazanılmış bir zafer olan anlaşmaya karşı olduklarının açıklanması hatalı veya art niyetli bir tavır olduğu için bu açıklama asla barışa hizmet etmez.
1921’deki yazılan metinde anayasa sayılmaz.
Çünkü henüz Cumhuriyet kurulmadan, Ulus Devlet oluşmadan uygulanan bir yasadır ve ülkede güçler birliğini onaylamaktadır!..
1921’deki yasayı tanımak ve 1924 anayasasını yok saymak kendini feshettiğini ve silah bırakacağını açıklayan PKK örgütünün samimi ve çok iyi niyetli olmadığını düşündürmüştür.
Zaten ülke içinde tüm gücünü kaybetmiş olan PKK terör örgütünün bu hadsiz ve ABD’nin eline yazıp verdiği düşünülen bu metni açıklaması her şeyden önce barışa gölge düşürür!..
Yıllardır çok acı çeken ve barış için mücadele eden Kürt kardeşlerimize ve bu uğurda haksızlıklara da uğramış olan hatta hakları alınan seçilmişlerin yerine kayyımlar atanarak mağdur edilen siyasilere de adeta darbedir.
Kendini fesih ettiğini söyleyen PKK terör örgütünün ülkemizin kuruluş değerlerine, bağımsızlığına ve dünyadaki herkese karşı haklılığının kanıtı olan LOZAN gibi tapu senedimize karşı olmasını kimse bizlere müjde olarak sunamaz…
Herkes dikkatli ama iyi niyetli olmak zorundadır.
Bu tarihi fırsatı doğru anlamak ve gerçek bir demokrasi, insan hakları ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin bir daha böyle bir sorunla karşılaşmaması için siyasi çıkar ve beklentilerden uzak değerlendirilmelidir.
Çünkü ne 1921’deki anayasa sayılmayacak düzenleme, nede tüm yurttaşlarımızın bir arada yaşamasını ve ulus devlet olmanın bilincini sağlayan Lozan’ı hedef almak sorunları çözer.
Hele hele yapılan hata veya yanlışları “SOYKIRIM” olarak nitelemek asla kabul edilemez.
Yüz yıllık saltanat yıkılıp, Osmanlı imparatorluğunun sarayından emperyalistlerle yaptıkları çıkar anlaşmasını yok sayarak; yoksulluk ve tüm güçlere karşın Kürt ve Türk’lerin hep birlikte verdikleri kurtuluş savaşını da bu saçmalıklarla kirletemezler.
Tabiki bu zor koşullarda savaşılıp kazanıldıktan sonra saltanatı ve hilafeti kaldırırken hem içerden çıkarları bozulan feodal ağaların ihaneti, hemde yeni hükümetin zaman zaman yaptıkları hatalı uygulamalar olmuştur…
Ancak, asla bu haksız veya haklı müdahaleler ve bu süreçte yapılan şiddet ve güç kullanmalar soykırım olarak açıklanamaz.
Bu süreçte meydana gelen isyanlar (Şeyh Sait) isyanı ve benzerleri, dış kaynaklı kışkırtmalar ve dinci grupların halkı cumhuriyete karşı örgütlemesinden dolayı kaynaklanan bir takım ihmaller sonucu Kürtler’le ilgili yapılması gereken düzenlemeler engellemiştir.
Bu nedenle bu sorun yıllarca devam etmiş karşılıklı birçok hata yapılmıştır.
Artık bu sorunlara köklü çözümler gerekmektedir.
Bunun içinde gerçekten barışı savunan, insan haklarına saygılı ve bu toraklarda yaşayan herkesin kendini güvende ve özgür hissedeceği yeni bir yapılanma gerekmektedir.
Bunun için TBMM’de çözüm olması gerekir ancak bugün yok hükmündeki ve Tek Adam diktatoryasına biat etmiş çoğunluğun oluşturduğu bu meclisten böyle bir çözüm beklemek hatadır.
Çünkü Tek Adam ve Cumhur ittifakı bu meclisi oluşturan seçime giderken herkesi terörist ve PKK yandaşı ilan etmiş ve suçlamıştı.
Kürtleri yok sayan ve haklarını gasp eden anlayış bugün çoğunluğu olan mecliste kendi gelecekleri ve tekrar seçilebilmeleri için bir aldatma ve istismar peşindedir.
Üzücü ve endişe verilen konuysa “BARIŞ” gibi kutsal bir konu kullanılarak ülkenin tüm sinir uçlarıyla oynanmaktadır.
Bu durumda herkes çok dikkatli olmak zorundadır.
Bu sorunları dile getirmek asla barışa karşı olmak değildir.
Sadece samimiyetsiz ve iyi niyetli olmadan “BARIŞ” diye, terör bitiyor diye Kürtleri kullanarak 23 yıllık yıkım ve her kurumda çürümeye sebep olmuş soygun ve ihanet düzenini kalıcı hale getirmeye çalışanlara izin verilmemelidir.
Acil olarak yapılması gereken ilk şey şudur:
PKK kendini feshettiğine göre PKK’ya yani teröre destek veriyor diye suçlanıp tutsak edilen tüm siyasiler, aydınlar, gazeteciler ve bu sebeple tutsak olanları hemen beraat ettirerek çıkarması olmalıdır.
Yine haksız yere görevden aldığı bir kısmını tutsak ettiği Belediye Başkanlarını görevlerine iade etmelidir.
Hiç vakit kaybetmeden hemen seçim kararı alarak her siyasi parti bu konuyla ve Kürt Sorununu nasıl kalıcı ve gerçekçi çözüm sağlayacaklarını da anlatan bir seçim sürecinden sonra oluşacak TBMM yeni ve çağdaş anayasayı yapmalıdır.
Daha fazla uzatmak istemiyorum.
Bugün her zamanki ihmaller ve haksız rant ve kazançlar uğruna kaybettiğimiz Soma’daki 301 canımızın arkasından 11 yıl geçmesine karşın hak yerini bulmamıştır.
Çünkü
Aradan geçen 11 yıla rağmen, maden kazaları tekrarlanmaya devam ediyor.
Maden işçileri, yerin yüzlerce metre altında, zorlu koşullarda ekmeklerini kazanmaya çalışırken, en temel hakları olan güvenli çalışma ortamından mahrum bırakılıyorlar.
Soma kaza değil, göz göre göre gelen bir cinayetti. Bu cinayetten 11 yıl sonra yargı eliyle aklandılar.
Bu ihmal ve katliam gibi kazadan sonra ders alınmadı ve bugüne kadar 15 bin 600 emekçimiz iş cinayetine kurban gitti.
Anımsayın hala canımızı yakan ve göz göre göre ihmaller sonucu ders alınmayan İLİÇ’te yaşananları.
Bu tür olaylarda ne yazı ki hak arayanlar tutsak olurken sebep olanlar tıpkı deprem bölgelerimizdeki sorumlu müteahhitlere yeniden devlet olanakları sunulmus gibi itibar buluyorlar.
SON SÖZ:
Bu kutsal topraklarda yaşayan halklarımız anayasal güvencede ve eşit yurttaşlar olarak özgürce ve kendi kimlikleriyle yaşayabilecekleri demokrasi temelinde ve bağımsız yargı korumasında yaşamak için bir ve bütün olmak zorunluluktur.
Barış kutsaldır ve çıkarlar uğruna kirletilmemelidir.
Bu konuda hala dış güçlerin maşası konumunda olan ve eline yazılıp verilen saçmalamaları “BARIŞ” adı altında silah bırakma diye sunanların istismarına itibar edilmeyecektir.
BARIŞ gibi kutsal bir kavramı kendi çıkarı için kullanan Tek Adam Cuntası ve artık yürüyemeyen yandaşının kendileri biten ve ülkemizi de tüketen iktidarının ziyan etmesine izin verilmemelidir.
Sevgiyle saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile insanca, onurluca, özgürce, haksızlıklara ve hukuksuzluklara izin vermeden yaşayalım ve yaşatalım.
GÜLER BUĞDAY




ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZ