Ebru Öztürk yazdı; TÜRK DİLİMİZE VERİLEN DEĞER…

STK Başkanı Ebru Öztürk makalesinde;
Dil; toplumu millet yapan, o toplumdaki kişilerin birbiri ile iletişim halinde olabilmesini sağlayan ve onları kaynaştıran, en büyük araçtır. Ülkeyi oluşturan değerler: Toprak, millet, bayrak, marş, tarih ve dildir. Çok eski tarihe dayanan Türkçemiz, 13 Mayıs 1277 yılında Karamanoğlu Mehmet Beyin fermanı ile resmi dil olarak kabul edilmiştir. 748. yılımız kutlu olsun…
Gelişmiş ülkelere bakınca gördüğüm ilk şey; İngilizce en çok kullanıldığı söylenmesine karşın; aslında dünya genelinde en çok konuşulan 2. ana dilin İspanyolca olması… Aslında bu dilin de İngilizcenin de başlangıcı 5. yüzyıla dayanır. İspanyolların en geniş koloni grubu olmasından dolayı, aslında dünya genelinde en çok konuşulan dil olarak geçer. Dünyada en çok kullanılan ve bilinen 2 lisandan bahsettim. Dikkatinizi çekerim; bu tarihler ülkelerin dillerini lk kullanılmaya başlandığı dönemi gösteriyor; resmi dil oldukları zaman değil! Zaten İngiltere’nin ilk kuruluş tarihi 1260, bizim Türkçeyi resmi dilimiz olarak kabul ettiğimiz dönem ise 1277… Bir de Türkçenin tarihine bakalım…
- yüzyılda Dede Korkut hikayeleri ile Türklerin yaşam hikayelerini anlatır.
Biraz daha geri gidelim. Eski Türk hikayeleri Yaratılış Destanı, Saka Destanları, Hun-Oğuz Destanları, Göktürk Destanı, Siyengi Destanı, Uygur Destanları Türkleri anlatır…. Dede Korkut hikayelerinden çok daha öncesine gider! Bakın bu dönemde hâlâ Avrupa’daki birçok ulus yok! Dil derseniz; daha ulus yok ki; dil olsun! Amerika, Avustralya zaten keşfedilmedi bile!
TÜRK DİLİNİN KULLANIMINDA, TARİHTEN ÖRNEKLER
1075 yılına gidiyorum ve Kaşgarlı Mahmut’un Divanı Lugâti’t-Türk adlı ilk Türkçe lugatını görüyoruz…
Türk edebiyatının en eski eserleri olan Göktürk abidelerinden, 732’de Bilge Kağan tarafından Kültigin adına, diğeri Bilge Kağan’ın ölümü ile 735’de oğlu Kül Tiğin tarafından ve 720-725 arasında Tonyukuk ise kendisi hayatta iken, kendi adına dikilen anıtların, Türkçe abideleri olduğunu, akademik kaynaklardan görüyoruz…
Türkçenin yazılı olmayan bu dönemlerini de dikkate alarak tarihi gelişim dönemlerini şu şekilde göstermiştir: 1. Ana Altay Dil Birliği Dönemi (Tarihi bilinmiyor) 2. Ön Türkçe Dönemi (İ.Ö. 3200’den önce) 3. İlk Türkçe Dönemi (İ.Ö. 3200 – İ.S. VI. yy.) 4. Eski Türkçe Dönemi (VII-XII. yy.) 4. Bölüm ile ilgili konuştuk, bir de çok eskiye doğru yol alalım…
Dünyanın ilk oluşumu döneminde Pasifik Okyanusunda Antartika’nın çok daha büyüğü olan, Avustralya kıtası büyüklüğünde, batık adadır; Mu adası… James Churchward tarafından yapılan incelemeyi Mustafa Kemal Atatürk fark eder ve kendisinden raporlar ister… Gelen raporlar, ikiye bölünen adada yaşayanların, bir kısmının Güney Amerika, bir kısmının Asya kıtasına çıktığını, Amerika kıtasına çıkan kişilerin, İnka, Maya, Aztek ve Kızılderili tarihini oluşturulduğunu gösteriyor. Bu tarihi bulgular da, tarihin çok eski bir döneme dayandığını gösterir. İşte asıl önemli olan nokta, burada ortaya çıkıyor. M.Ö. 12000 yılında Pasifik’te battığı sanılan ve Mu diye adlandırılan bu kara parçası ve buradan Türkistan’a ve Amerika’ya sığınan halk topluluklarındaki ortak öğeleri açıklayan “Batan Mu Kıtası” adlı eserini 1934-1935 yıllarında yayınlamış. Meksika’daki işgüderimiz (diplomatımız), 1935’in baharında Atatürk’ün dikkatini Maya dili üzerine çekmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk bu durumu fark eder ve James Churchward’dan düzenli olarak raporlar ister. Bu raporlar, Mu’nun eski kültürünü, dinini, mitolojisini ve kozmogonisini (evrenin doğumu), bir yandan Uygurların Gobi Çölündeki merkezleri olan Karahoto’da, öbür yandan da Mayaların Meksika’da Yucatan Yarımadasında bıraktıkları kalıntılarının incelendiğini ve bunları eski Mısır, Sümer, Hitit, Hint ve Çin mitolojisi ve dini ile karşılaştırmak yoluyla yorumlandığını görüyoruz. 1937’de Atatürk bir fikir edinmek üzere bu konuyu anlatan 5 cildi 8 gün içinde Türkçeye çevirtmiştir (yayımlanmamış Türkçe metin Dil Kurumu kitaplığındadır).
1935 yılında Meksika Büyükelçiliği’ne Tahsin Mayatepek’i, “Güneş-Dil teorisini de desteklemek amacına yönelik şekilde görevlendirir. Bir vakitler Pasifik Okyanusu’nda büyük bir medeniyet merkezi olarak yer alan ve sonradan büyük depremlerle sular altında kalarak batmış, kaybolmuş bulunan Mu Kıt’ası ve bunun üzerinde oluşup; çok yüksek seviyeye ulaşmış Mu Medeniyeti hakkında bilgi toplamasını, o arada Türkler’in Mu kökenli olup olmadıklarını araştırmasını ve ayrıca Türkçe ile Maya dili arasındaki ortak noktaları, birliktelikleri ve -varsa- örnek ifadeleri, sözleri tespit etmesini” ister. Bunun üzerine Meksika’ya giden Tahsin Mayatepek, M.Ö. 200.000 ile 70.000 yılarına ait bilgileri içeren Meksika tabletlerini inceleyerek, günümüzden 12.000 yıl önce yok olan yüksek medeniyet merkezi Mu Kıtası ile ilgili bilgileri toplar.
Türk dili bugün batıda Balkanların uçlarından doğuda Büyük Okyanus’a, kuzeyde Kuzey Buz Denizinden, güneyde Tibet’e kadar uzanan çok geniş bir alanda dağınık olarak konuşulmaktadır.
TARİHİNDEN SONRA GÜNÜMÜZÜN TÜRKÇESİNİN DEĞERİ…
Türkçe çok eski ve çok köklü bir dil olan, dünya genelinde geniş bir kesim tarafından bilinen dil olmasına karşın; biz dilimizin kıymetini bilmiyoruz! Türkçeye en çok sahip çıkması gereken Türk Dil Kurumu nasıl çalışıyor? Elimdeki veriler için, Türk Dil Kurumu Bilim Kurulu üyesi ve yayın yönetmeni Mehmet ÖLMEZ ile Yıldız Teknik Üniversite’sinde yaptığım görüşme çok ilginçti! Kendisine ‘bazı kelimelerin anlamları henüz TDK’da tanımlanmamış, birçoğu Türkçemize yeni giren kelimeler. ‘printer, scanner, mail’ gibi ağız alışkanlığı kazanmadan sizinle beraber bir çalışma yapabilir miyiz?’ diye sordum. Sayın ÖLMEZ şöyle dedi: ’Zaten benim bugün Türk Dil Kurumu’nda son günüm, benimle çalışma yapamazsınız ama bir kelimenin 2 yıl kullanıldığı fark edilmeden, yani o kelimeye gereksinim olduğu düşünülmeden, Türkçe kelime karşılığı bir kelime verilmez.’ Bu konuşma bana çok ilginç gelmişti. Ürün ülkeye girip, 2 sene tekrarlanırsa, zaten o ürünün adı ‘printer, scanner, ipad, selfie, taksi, mail, oto, otobüs, motivasyon’ gibi yabancı kelimeler olarak kalır; Türkçe karşılığını bilmez! O saatten sonra Türkçe karşılığını verseniz ne olur; vermesiniz ne olur!!!! Binek araç, öz çekim, güdüleme, çok oturgaçlı götürgeç diye terimler duyunca, ne olduğunu bilmeden birbirimize bakarız! Ders ders sözlükleri hazırlayan bu konuda 19 yıl uğraşan ama ülkemizde dil konusuna yeterince desteğiniz verilmediğini gören, bunu kamu kurumlarında birebir yaşayan bir kişi olarak söylüyorum bunları!
Önce kendi dilimize sahip çıkacağız ki; ülkenin oluşumunu gerektiren en etken unsurumuz; dilimizi kaybetmeyelim! Dilin önemini gelişmiş ülkeler çok iyi bilir ve gittiği yer yerde kendi dilini konuşur… Biz de bilinçlenelim; biz de dilimizi geliştirelim… Atatürk’ün ilk kurduğu kurum olan Türk Dil Kurumu idi… Bence bilinçlenme ilk ve en doğru yol olan TDK’dan başlamalı…
Tekrar 748. Türk dili günümüz kutlu olsun.