Gazeteci Selahattin Adıgüzel Pazarda: “Biz Hıyardan Anlarız, Tahtakale Çocuğuyuz!”

Bursa’nın tanınan kalemlerinden, sokakların nabzını tutan gazeteci Selahattin Adıgüzel, bu kez kameralardan, klavyelerden uzakta; halkın arasındaydı… Bir pazar yerinde, bir kasa hıyarın başında.
Ama orası sadece bir tezgâh değil, bir ömürlük hafızanın kıyısında durduğu yerdi.
“Biz hıyardan anlarız!” diye seslenirken gülümsedi; çünkü bu söz, sadece bir espri değil, Tahtakale’nin tozunu yutmuş, dededen manav bir çocuğun hayata karşı verdiği onurlu mücadelenin tercümesiydi.
“Manavlık dede mesleğimiz” dedi içtenlikle…
O kasada hıyar değil, geçmişin bereketi, alın terinin kokusu vardı.
Yanında duran Çakman Başkan’la olan samimiyeti, görüntüye yansıyan dostluk…
“Balmumu heykeli değil, kendisi…” diye yine espriyle karışık o tipik Adıgüzel vurgusunu yaptı. Çünkü biliyordu ki bu topraklarda gerçek olmak da, yerli olmak da bazen açıklama gerektiriyor.
Gazetecilik yalnızca haber yazmak değildir.
Bazen bir pazarda, halkın yanında durmak…
Bazen geçmişin izini bir sebze kasasında bulmaktır.
Ve bazen sadece susup şunu demektir:
“Ben bu şehrin çocuğuyum. Pazarı da bilirim, manav terazisini de. Hakikatin yükü ne kadarsa, onu da tartarım.”
Selahattin Adıgüzel yine farkını gösterdi.
Sadece pazardaydı ama aslında hayatın ta kalbindeydi.