Sağlık Sisteminde Tacizde Sınır Yok!

  • 22 Ağustos 2025
Sağlık Sisteminde Tacizde Sınır Yok!

Bursa Vatan Medya Gurubu köşe yazarı Ahmet Hakan Çakıcı makalesinde;

Tarih: 14.07.2025
Yer: “Yüksek İhtisas Hastanesi”

Zaten yakaları oldukça açık atletini, alt taraftan kıvıra kıvıra göğüslerinin altına kadar katlamış, neredeyse göğüslerini kapatan bir şerit haline getirmişti. İki eli ile bu şeridi kenarlarından tutup göğüslerini gizlemeye çalıştı: Belki bu hali ile kabul eder diye ümit ediyordu.

REKLAM ALANI

“Göğüste şiddetli ağrı” şikayeti ile acile gelen kadın hastanın EKG’sini çekmeye hazırlanan ERKEK görevli “Aç aç… Öyle çekilemez! Tamamen açacaksın” dediğinde utanç içinde gözlerini yere indirip “Yer yarılaydı da, buraya gelmeyeydim” diye geçirdi içinden.

Görevli, hastanın tamamen açtırdığı göğüslerine değil, sol göğsünün çevresine 5, sağ göğsünün üzerine bir elektrot taktı.

Hastanın göğüsleri kapalı olsa da pekala yapılabilirdi bu işlem. (Resimde görüldüğü gibi.)

Olayı işitince emin olmak için AYNI hastanede çalışan EKG görevlisi birine ulaştım:

“Prosedür hastanın tamamen soyunmasını öneriyor ancak EKG çekmek için kesinlikle hastanın tamamen soyunması gerekmiyor, üzerinde metal olmayan bir sütyenle de pekala çekilebilir. Kabul etmek lazım ki, bu durum ERKEK personelin su-i istimaline oldukça açık.

Bir müddet önce 28-30 yaşlarında kronik kalp hastası Van’lı mütesettir genç bir hanımın EKG’sini çekecektim; “sırt üstü uzanın ve elbisenizi yukarı sıyırın” dedim. EKG’yi çekmek için perdeyi aralayınca hastanın tamamen soyunduğunu gördüm. “İç çamaşırınız kalsın, sadece elbisenizi yukarı çekin” diyerek geri çekildim. EKG’yi çekerken hanımefendi hüngür hüngür ağlamaya başladı. “İç çamaşır çıkarılmadan çekiliyor ise, neden Çekirge Hastanesi’nde beni DEFALARCA soydular?” dedi.

Bence sorun EKG’nin sütyenle çekilip çekilemeyeceği değil, -acil bir durum olmadığı halde- kadın hastalara erkek, erkek hastalara kadın görevlendirebilen DAYATMACILIK ve buna karşı çıkması gerekenlerin konuya seyirci kalan umursamazlıkları. Bildiğim kadarı ile böyle bir duruma Avrupa ülkelerinde, Japonya’da, Almanya’da bile “Hasta Haklarına” aykırı olduğu için müsaade edilmiyor.

Hastanın yanında hasta sahipleri varsa az çok meseleye dikkat edilse de hastanın sahipsiz ve çaresiz kaldığı yoğun bakım, yatan servis hastaları gibi durumlarda kimsenin mahremiyeti umursadığı yok” diyerek konuyu özetledi.

Konuyu şikayet ettiğimiz yetkililer genelde, “Ne var bunda? Şikayet ettiğin şeye bak! Büyütmeye ne gerek var? Personelin ihmali” havalarındaydı. Ama “gariban” Türklere, Kürtlere, Lazlara, Arnavutlara, Suriyelilere yaptıkları bu muameleyi kendi anne babalarına, eşlerine ya da kızlarına yapılmasına müsaade etmeyeceklerini de rahatlıkla söylüyorlardı.

Tekrar etmek istiyorum. Sorun zemin problemi.
– Müslüman isek konuyu konuşabileceğimiz temel prensiplerin zemini belli.
– Batı dinine iman ediyor ve Sekülerizmin itikadi kabulleri (İnsan Hakları, Hasta Hakları, İnsan haysiyet, şeref ve onuruna saygı vs.) üzerinden meseleyi konuşacak isek orada da prensipler belli.

Biz bu meseleleri hangi zeminden konuşacağız?
Neye inanıyorsunuz? Dininiz, imanınız, Rabbiniz, kitabınız, ilkeleriniz ne?

Ne hakla ister Müslüman olsun ister olmasın, sıradan bir İNSANİ duygu üzerinden insanları AŞAĞILAMAYI ya da bunu umursamamayı kendinizde HAK görüyorsunuz?

Meşruiyetinizi nereden alıp, çok basit düzenlemeler ile çözülebilecek meseleler üzerinden bu halkın ŞAHSİYETİNİ eziyorsunuz?

Biz, meselenin bir hastanenin, bir personelin, bir müdürün değil, DEVLETİN halkına bakışı ile ilgili olduğu kanaatindeyiz.

Ne yazık ki, bu halkı “hayvan sürüsü” olarak gören kibirli, üstenci, sömürgeci bakış, İttihad ve Terakkiden Cumhuriyete sirayet etmiş, sadece CHP ile kalmamış sağcı, dindar, milliyetçi partilere de bulaşmıştır…

Ne diyordu, döneminin dindar, sağcı, muhafazakar ve milliyetçi partisi ANAP’ın Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Taşar:

“Bıraktığımız yerde otluyorsunuz.”

Sanırım bu kadar açık konuşma ve AŞAĞILAMA cesaretini onlara veren bizim tepkisizliğimiz ve sindirilmişliğimizdir.

Zeyl 1: Daha önce girdiğimiz yazı üzerine İstanbul’dan, Kocaeli’nden, Isparta’dan, Antalya’dan mesaj atıp veya arayıp “Biz’de de durum böyle” diyenler oldu.

Tekrar ediyorum, sorun bir hastane ile ilgili sorun değil. Genel olarak DEVLETİN bu halka bakışı ile ilgili kanaatindeyiz. Eğer bir TEPKİ üretebilirsek değişir. Değilse SÖMÜRGECİ bakışı ile -hassaten Müslüman kesimin- aşağılanarak şahsiyetinin ezilmesi uygulamasına devam edilir.

Zeyl 2: İlk hastanın adı, sanı, yeri, tarihi, konumu vs. her şeyi belli. Dileyen “YETKİLİ” birine verebiliriz.

Hastane içindeki EKG yetkilisi, “Eğer konu ile ilgilenen BAKANLIK müfettişi ise ismimi verebilirsiniz. Ama Hastane içi bir soruşturma ise “etkili bir sonucun çıkacağını düşünmüyorum. Lütfen ismimi vermeyiniz” dedi.

Van’lı ablanın yerinde siz olsanız, isminizi verir miydiniz?

Zeyl 3: Resim için özür dilerim. Lakin GÖRMEK işitmek gibi değildir.

https://x.com/AhmetHakanakc1/status/1958433281675780448

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ