BİR KADININ EMEK VERMESİ KOLAY, EMEKLİ OLMASI NEDEN BU KADAR ZOR?

  • 25 Haziran 2025
BİR KADININ EMEK VERMESİ KOLAY, EMEKLİ OLMASI NEDEN BU KADAR ZOR?

BİR KADININ EMEK VERMESİ KOLAY, EMEKLİ OLMASI NEDEN BU KADAR ZOR?

Sabahları emekli olmaya değil, temizlik yapmaya uyanan kadınlar var bu ülkede. Çünkü onların adı SGK kayıtlarında yok. Ama yorgun bedenleri, başkalarının evine her sabah yeniden kaydoluyor. Temizlenen her oda, silinen her cam, çalışıldığı kayıtlara geçmeyen bir hayat parçası aslında. Evleri tertemiz olan bir toplumun, vicdanı bu kadar kirli olabilir mi?
Sistemin “görmediği” bu kadınların öyküsü, sadece bir bireyin değil, tüm bir yapının teşhiri.

GÖRÜNMEYEN BİR EMEĞİN GÖRÜNÜR YÜZÜ

REKLAM ALANI

Hatice Hanım 63 yaşında. İlk kez 17 yaşında bir eve temizlik için girmişti. O günden bugüne tam 46 yıl geçti. Ne bir işveren onu çalıştırdığına dair belge verdi, ne de bir gün olsun sigorta primi yatırıldı.

Eşinin sağlık güvencesi varsa hastanede tedavi görebiliyor. Yoksa hasta olduğunda parası ile tedavi alabilecek. 65 yaşından sonra 4.664 TL yaşlılık aylığı alabilecek sadece.

Devletin kayıtlarına göre Hatice Hanım, bu ülkenin ekonomisine hiçbir katkı sunmamış bir “vatandaş”. Ama gerçekte, yıllarca çalışarak başkalarının çocuklarını büyüttü, evlerini temizledi, annelerini refakat etti.
Bugün hâlâ üç farklı evi temizliyor. Üstelik artık yaşlı bir kadın olarak. Ne birikimi var, ne sigortası. Ama iş gücü piyasasında hâlâ “var” sayılıyor. Sadece emekli olurken yok.
Bu bir hikâye değil. Bu, sistem dışı bırakılmış milyonlarca kadının ömrü.

EV İŞİ: KADININ KADERİ DEĞİL, KURUMSAL UNUTULUŞUN ADI

Türkiye’de 1 milyona yakın ev işçisi kadın var. Bu kadınlar yalnızca temizlik yapmıyor; çocuk bakıyor, yaşlıya refakat ediyor, yemek hazırlıyor, cam siliyor, ütü yapıyor, çamaşır yıkıyor, alışverişe çıkıyor.
Ancak devletin hukukunda bir gün bile “işçi” sayılmıyorlar. Çünkü yaptıkları iş “ev içi” sayılıyor. Çünkü bu iş “kadına yakışan iş” diye kodlanıyor. Çünkü bu emek hiçbir zaman beyaz yakalıların vicdanına değil, sistemin körlüğüne teslim edilmiş.
Sosyal güvenlik sistemi bu kadınları bilerek dışarda bırakıyor. Kayıt dışı çalıştırılan bu kadınlar hastalansa, sakatlansa, yaşlansa, sistem onlara sadece şunu söylüyor: “Sen benim kayıtlarımda yoksun.”
Bu sadece sınıfsal değil; aynı zamanda cinsiyet temelli sistematik bir dışlama biçimi.

16 HAZİRAN DÜNYA EV İŞÇİLERİ GÜNÜ: KAYITSIZ EMEĞİN SESİ

16 Haziran Dünya Ev İşçileri Günü. Dünyada yaklaşık 76 milyon ev işçisi olduğu tahmin ediliyor. Büyük çoğunluğu kadın. Evlerde temizlik yapıyorlar, yemek pişiriyorlar, hasta, yaşlı, engelli ve çocuk bakımını üstleniyorlar.
Bunca yoğun emek üretmelerine rağmen, hâlâ görünmezler. Emeğin değil, “yardımın” kategorisindeler. Ücret alıyorlar ama işçi sayılmıyorlar. Yoruluyorlar ama dinlenme hakları yok. Hasta oluyorlar ama sağlık sigortaları yok.
Türkiye hâlâ ILO C189 sayılı “Ev İşçilerine İnsana Yakışır İş Sözleşmesi”ni ve ILO C190 sayılı “Çalışma Yaşamında Şiddete ve Tacize Karşı Sözleşme”yi imzalamış değil.
Bu iki sözleşmenin imzalanması artık bir lütuf değil, bir borçtur.
16 Haziran, bu ülkede hâlâ emeğini kayıtlara geçiremeyen tüm kadınlara adanmalıdır.

DÜNYA TEMİZLEDİ, TÜRKİYE PİSLİĞİ HALININ ALTINA SÜPÜRDÜ

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), ev işçileri için hazırladığı 189 No’lu sözleşmeyle bu alanda bir çığır açtı. Brezilya bu emeği anayasal güvence altına aldı. Filipinler ev işçiliği için özel yasa çıkardı. Güney Afrika ev içindeki kazaları resmi olarak iş kazası saydı.
Türkiye ise hâlâ bu sözleşmeye imza atmadı. Devlet, ev içi emeği “özel alan” ilan ederek emeğin kuralsızca sömürülmesine göz yumuyor. Yani sorun bireylerin değil, yapının tercihi. Ve bu tercih, milyonlarca kadını görünmez kılmak pahasına sürdürülüyor.

UYGULAMALARDAN TEMİZLİKÇİ SİPARİŞ ETMEK: DİJİTAL KÖLELİĞİN ANATOMİSİ

Teknoloji gelişti, ama sömürü sadece form değiştirdi. Bugün ev işçileri artık uygulamalardan “saatlik” kiralanıyor.
Armutcom, elemanbul, Hizmetburada vs.
Kadınların adı yok, kimliği yok, sosyal güvencesi yok. Sadece puanları ve müşteri yorumları var.
Hasta olursa iptal edilir. İtiraz ederse sistem dışına atılır. Müşteriye yaranamazsa “algoritmadan düşürülür.”
Kiralık bedenler, geçici işler, daimi güvencesizlikler.
Ev işçileri yalnızca güvencesiz değil; çoğu zaman hor görülen, azarlanan, aşağılanan bir emeğin taşıyıcısı. Sessizce maruz kaldıkları mobbing, bu işin görünmeyen ama yakıcı bir diğer yüzü.

İSTİHDAM OFİSLERİ: GÜVENCESİZLİĞİN AÇIK ADRESİ

Ev işçisi kadınların bir kısmı, mahalle aralarındaki istihdam ofisleri aracılığıyla çalıştırılıyor. Bu yerler “temizlik elemanı portföyü” gibi ifadelerle kendini tanıtsa da, aslında güvencesizliğin kurumsallaşmış biçimlerinden biri.
Kadınlar burada birer dosya numarasına indirgeniyor. Sigorta yok, yazılı sözleşme yok, hak arama mekanizması yok. Gecikirse çağrılmıyor, hastalanırsa yerine biri bulunması bekleniyor.
İşin süresi, ücreti ve koşulları ev sahibinin insafına bırakılmış durumda. Devlet denetlemiyor, belediyeler görmezden geliyor.
Sonuç: Kadınlar geçici işlerle hayatını sürdürüyor, ama emeklilik sistemine bir gün bile dahil olamıyor.Her gün çalışmak zorunda. Çalışmazsa geliri yok. Tatili, izni, bayramı yok; çünkü hakkı yok.

“HER GÜN İŞE GİDİYORLARSA, NEDEN MAĞDUR?”

“Temizlikçi kadınlar çok kazanıyor, her gün işe gidiyorlar” diyenler oluyor.
Evet, çalışıyorlar. Ama bu çalışma güvenceli değil. Sigortasızlar.
Yarın hastalansalar, sistem yok sayıyor.

Üstelik her gün ağır deterjanlarla çalışıyor, kimyasallara çıplak elle dokunuyorlar.
Yıllar içinde bel fıtığı, boyun düzleşmesi, kronik kas ağrıları gelişiyor.
Ama sağlık sistemi de iş yasaları da onları görmüyor.

Birçok kadın bazen günde iki evi temizliyor. Akşam eve asgari ücretlinin yorgunluğuyla dönüyor ama sosyal hakkı olmadan.

Ve en önemlisi:
Güvenceli çalışma hakkı, birilerinin “çok kazanıyor” yargısına değil, insan onuruna dayanır.
Bugün bir temizlik işi yapan kadın iyi para kazanabilir ama yarın hastalandığında ve yaşlandığında yanında kimse yoksa, sosyal güvencesi yoksa burada ciddi bir problem var demektir.

Bu düzene itiraz, kazanç düzeyinden değil; hakların yok sayılmasından kaynaklanıyor.
Çünkü sorun yalnızca ücrette değil, adaletin ve eşitliğin yokluğunda.

GÖRMEZDEN GELİNEN DEĞİL, GÜVENCE ALTINA ALINMASI GEREKEN BİR EMEK

Ev işçisi kadınlar kayıt dışı değil; bilerek dışarda bırakılmıştır. Bu bir eksiklik değil; tercihtir. Ve bu tercih, ancak başka bir siyasi irade ile değiştirilebilir.
Çözüm bellidir:
1) Ev işçileri iş kanununa dahil edilmeli,

ILO 189 ve 190 No’lu sözleşmeler derhal imzalanmalı,

2) Belediyeler kamu destekli bakım hizmetlerini kurumsallaştırmalı,

3)Platform şirketleri denetlenmeli, sigortasız çalışma yasaklanmalı,

4)Kadın emeği kooperatifleri kurulmalı ve kamusal olarak desteklenmelidir.

Eğer bu ülkede hâlâ bir vicdan kırıntısı varsa, önce en çok kirlenen yerden başlanmalıdır: Ev işçilerinin emeğini tanımak, kayda geçirmek ve emeklilik hakkını teslim etmekle.


ERKAN ERDEM

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ