Şanlıurfa’da yaşanan yeni bir skandal, temel insan hakları ve aile mahremiyetinin nasıl çiğnendiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Aşı ve topuk kanı vermeyi reddeden bir aile, polis tarafından önce telefonla arandı, ardından kapısına iki polis memuru gönderildi.
Avukat Cüneyt Bülent Şeker, sosyal medya hesabı X üzerinden yaptığı paylaşımda, yaşananları kamuoyuna duyurdu. Şeker, “Polisler aileyi karakola gelmeleri için tehdit etmiş, aksi takdirde savcılığa şikâyet edeceklerini söylemişler. Oysa topuk kanı vermemek suç değildir” ifadelerini kullandı.
Şeker ayrıca, vatandaşların tıbbi müdahaleyi reddetme hakkı olduğunu, devlet memurlarının ise bu konuda herhangi bir zorlayıcı yetkisinin bulunmadığını vurguladı. “Kendi inisiyatifleriyle ya da Sağlık Bakanlığı’nın talebiyle vatandaşı karakola çağıramazlar. Bu yapılan açıkça görev suistimalidir” dedi.
Bebeklerin topuk kanı bahanesiyle ailelere yapılan baskının, sadece bir sağlık uygulaması değil, aynı zamanda sistematik bir dayatma olduğuna dikkat çeken Şeker, “Devletin görevi millete efendilik taslamak değil, hizmet etmektir. Baskı ve tehdit, bir hukuk devletinde kabul edilemez” şeklinde konuştu.
Şeker ayrıca, bu uygulamaların arkasında ilaç kartellerinin ve uluslararası çıkar çevrelerinin olduğuna dikkat çekerek, “Türk milleti bu esareti reddedecektir. Çocuklarımızın bir damla kanı bile rant uğruna kurban edilemez!” ifadeleriyle tepkisini dile getirdi.
Olayla ilgili yetkililerden henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak yaşananlar, halk arasında ciddi tepkiye yol açmış durumda.
Editoryal Yorum: Devlet Milletine Baskı Yapar mı?
Urfa’da yaşanan bu olay, Türkiye’de devlet-vatandaş ilişkisinin ne denli kırılgan hale geldiğini açıkça ortaya koymaktadır. Devletin asli görevi, bireyin temel haklarını korumak ve ona hizmet etmektir. Oysa bugün gelinen noktada, doğrudan doğruya insan onuruna ve aile mahremiyetine müdahale eden bir yaklaşım sergilenmektedir.
Topuk kanı gibi tıbbi işlemler, ailelerin özgür iradesine bırakılmalı; devlet görevlileri, millete hizmet etmek yerine emir kulu gibi davranmaktan vazgeçmelidir. Sağlık sisteminin uluslararası kartellere rant sağlamak amacıyla kullanılması, toplumu köleleştirme projesinin açık bir parçasıdır.
Unutulmamalıdır ki; devlet milletin efendisi değil, hizmetkârıdır. Bürokrasi, kendisini milletin üstünde konumlandırmaya kalktığında, hukuk devleti kavramı yerle bir olur. Bugün yapılan baskılar, yarın daha büyük hak ihlallerinin kapısını aralayacaktır.