Zirvede Haber

KIZINIZIN BİR ALEVİY’LE Mİ, YOKSA TÜM SAPKINLIKLARI DİN DİYE DAYATANLARLAMI EVLENMESİNİ İSTERSİNİZ?

KIZINIZIN BİR ALEVİY’LE Mİ, YOKSA TÜM SAPKINLIKLARI DİN DİYE DAYATANLARLAMI EVLENMESİNİ İSTERSİNİZ?
“Yeni Şafak yazarı ilahiyatçı Hayrettin Karaman, “Alevi genç ile sünni bir kız evlenemez” diye saçmalamış.” geçmiş dönem CHP Parti Meclis Üyesi Güler Buğday yazısında; “Bu saçmalığı ve ilkelliği duyduğun andan itibaren bu konuyu yazmak ve suskun olan, itiraz etmeyen dostlara da uyarı yapmak istiyordum.
Ancak ülke gündemi o kadar yoğun o kadar inanılmaz tehlikeli olaylarla değiştiriliyor ki bir türlü fırsat bulamadım.
Ancak tarih boyunca bu rezil, ilkel ve tehlikeli anlayış kaşınmış ve sonunda Maraş ve Çorum’da katliamların yapılmasına sebep olup insan olarak utancımız olmuştur.
Beni üzen ve canımı çok sıkan ise; özellikle 20 yıldır gizli ajandaları ile dinci, gerici, bağnaz bir anlayışın tarikat ve cemaatler eli ile ülkemizde şeriat anlayışını hâkim kılmak istemesi ve bu haksız hukuksuz gerici anlayışın ülkemizi yönetmesidir.
Bu anlayış, halkı özellikle din konusunda cahiliye devrine götürmeye çalışan sapkınlar kanalıyla halka din diye utanç duyulacak rezillikleri dayatıp bu ilkelliğe imza attırıp kendini bilmezleri konuşturmuştur.
Oysa Aleviler,
İslâm’ı Hak Muhammet Ali inancı olarak görmektedirler. Bu inançta ibadethane, Cemevi ve Dergâhlardır.
Daha doğrusu yeryüzündeki her mekândır. Her alandır.
Toplu İbadet Cemdir.
Alevilerin İslam anlayışında kadın – erkek ayrımı yapılmaz ve herkese “CAN” gözüyle bakılıp birlikte ibadet edilir.
Soruyorum herkese, bu çağdaş ve insanı önceleyen saygın anlayış mı dışlanıyor, tehlikeli ve sakıncalı bulunuyor yoksa bu sapkın insanlar diliyle dayatılan ahlaksızlıklar mı dışlanmalı?
Bu koşullarda kızlarımız kiminle evlenmeli acaba…
Hayrettin Karaman gibi kendini bilmezlere; “Hadi oradan, hadi oradan, insanlığın reddettikleri…” demeliyiz.
ALEVİLİKTE,
İbadette kadınla erkeğin kesinlikle yan yana duramayacağını kabul eden bir İslâm inanışının aksine, tüm ibadetlerini kadın erkek aynı mekân içinde yapmaktadır Alevi toplumu.
Eşitlik ve çağdaşlık bu anlayıştan daha güzel, anlamlı ve saygın nasıl ifade edilir ve nasıl açıklanabilir?
Kimilerinin cümbüş, kimilerinin dans diye nitelediği semahı da inancının, ibadetinin bir gereği olarak kadınıyla erkeği birlikte dönmektedir Alevi Canlar.
Keşke bu anlayış tüm ülkede kabul görse, benimsense ve saçma sapan anlayışlarla kadınlar yok sayılmasa, haksızlık yapılmasa, her türlü şiddete uğrayıp öldürülmeseler…
Aleviliği İslâm içinde gören Aleviler İslam’ın özünü taşıdıklarına ve yansıttıklarına inanmaktadırlar.
Kırklar Cemi’nde kadınlarla erkeklerin birlikte “CAN” olduklarına ve ilk semahı, üzüm tanesinin ezilip engür eylenmesiyle oluşan “dem”i alan Hz. Muhammet Mustafa’nın döndüğüne inanmaktadırlar.
Enel Hak felsefesiyle, ölüm yoktur. Hakk’a yürümek, Hak katına ulaşmak vardır.
Enel hak demek:
Kendini aşmak tanrıyla, peygamberle, imamla özdeş olma anlamına geliyor ve Alevi-Bektaşi düşüncesinin özünü oluşturuyor.
Alevilik, Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının kadim inançlarından olup, bugün İran, Irak, Suriye, Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, Saraybosna, Makedonya coğrafyasında yerleşik nüfus olarak yaşamaktadır.
Aleviliğin ne olduğu, nasıl başladığı, nasıl oluşturulduğu bilim dünyasında bir tartışma konusudur.
Kimine göre Alevilik İslâm halifesi Hz. Ali ile başlarken, kimine göre bir Orta Asya Türk inancı olan Şamanizm’in Anadolu yorumudur.
Kimine göre ise Zerdüştlüğün Anadolu’da yaşayan halidir.
Kimilerine göre ise Alevilik Hititlerden bu tarafa varlığını sürdüren Anadolu coğrafyasının kadim bir inancıdır.
Ne yazık ve utanç vericidir ki;
Aleviler bin yıldır Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında inkâr, imha ve asimilasyon politikalarına maruz kalmışlardır.
Alevilerin Selçuklu İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti devleti süresince de rutin olarak katliamlara uğradıklarını ve sistematik bir asimilasyon politikasına tabi tutulduklarını görüyoruz ki bu durum hala sürmektedir.
Bu bakımdan günümüzde hala Alevilere yönelik inkâr, imha ve asimilasyon politikaları AKP hükümeti ve Tek Adam Şahsın devletinde devam etmektedir.
Bu anlayışı Türkiye Cumhuriyeti devletinin kısa süreli bir politikası olarak görmek doğru değildir.
Alevilere ve Aleviler gibi Türk ve Sünni olmayan tüm topluluklara karşı yürütülen bu politikalar geçmişten günümüze devamlılık göstermiştir.
Bizim ülkemizdeki durumda şöyledir:
Alevi inancına mensup insanlar Türkiye’de Kürt, Türk ve az sayıda Arap etnik kimliğine sahiptir.
Türkiye’de ne yazık ki Türk kimliği yanlış bir tanımlama ile Sünni İslâm ile özdeş görülmektedir.
Bu bağnaz anlayışta Müslüman olmayan bir Türk, makbul bir Türk olarak kabul görmemektedir.
Dolayısıyla, Alevilerin yok sayılmasına neden olan şey hâkim İslâm anlayışı ile olan sorunlarıdır.
Oysa Kuran’ın, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve özellikle de Muaviye ile Yezit zamanında değiştirilmiş, birçok ayeti, sayfaları yakılmış, yok edilmiş olduğu söylenmektedir.
Bu nedenle de Aleviler “Bizim Kuranımız ‘Telli Kuran’ yani (saz – bağlama) ve “Kuran-ı Natık” (Konuşan Kur’an) demektedirler.
Ozanların, pirlerin deyişleri, duaz imamları sözlerini Kuran’ın ayetleri olarak kabul etmektedirler.
Alevilere göre, Emeviler ve Abbasiler gerçek İslâm’ı yok sayıp dört mezhepten oluşan bir Sünni anlayış ortaya koymuştur.
Aleviler camiyi ve mescidi değil, Cem evi ve dergâhları kendisine ait ibadethane olarak görmektedirler.
Oruç olarak Ramazan orucunu değil, Hızır ve Muharrem orucunu kabul etmektedirler.
Kâbe’yi, kıbleyi insanın cemali olarak gören ve bu sebeple de ibadetinde yönünü insana dönen, yaradılıştan ölüme kadar bütün yaşam ve uygulamalarında Sünni anlayışının belirlediği ve olmazsa olmazlarını reddeden bir toplumdur Aleviler.
Resmi kabul etmeyen, hele hele ibadet edilen yerde resme ve heykele kesinlikle yasak koyan bir İslam uygulamasına karşı tüm ibadethanelerinde kendince kutsal saydığı değerlerin resimlerini asmış, heykellerini yaptırmış ve koymuşlardır.
Kısaca örneklemeye çalıştığım insan kişiliğine saygı gösteren ve yaşama kalite katan bu anlayışın temsilcileri ile evlenilmez diyen bir anlayışı kıyaslamayı bile abes sayarım.
Özellikle Tek Adam Şahsın Devletinde çürümeyen, yozlaşmayan ve istismar edilmeyen kurumlar kadar kutsal değerlerimizde kalmamıştır.
Ülkemiz resmen karşı devrimle işgal edilmiş ve tüm değerlerimiz istismar edilmiştir.
Sosyal yaşam kendini bilmez ama iktidarın korumasındaki sapkın dinci görünen ahlaksızlarca istismar edilmektedir.
En büyük istismarı küçük yaşlardan itibaren çocuklarımız ve eğitim kurumlarımız görmektedirler.
Oysa okulların bilim yuvası olması gerekir. Devletin, inanç ve ibadet dayatmasından vazgeçmesi gerekmektedir.
Dinin, inancın eğitimi aileler ve sivil hayata bırakılmalıdır.
Bu nedenle bu yazıyı yazmayı kendime bir görev addettim.
Çünkü ben Alevi değilim.
Ancak bu rezilce uyarıyı ve insanı ayıran bölen ve düşman kılan ilkelliği de reddediyorum.
Ben bu sapkın adamların anlattığı dinide reddediyorum ve diyorum ki, “BEN SADECE İNSANIM”
Soruyorum aklı başındaki herkeste böyle düşünmelidir.
AYRICA EVLİLİK NEDİR?
Bana göre birbirini seven ve anlaşan iki insanın yaşamlarını birlikte geçirmek için verdikleri karardır.
Kime ne insanların seçeceği eşin kimliğinden, inancından, ırkından veya hangi milletten olacağından.
Kim bu anlayışın dışında davranırsa ilkeldir.
Yobazdır ve insanlık müsveddesidir.
Bu tavrım her kesim için geçerlidir.
Yeter ki insanlar evliliği bir mecburiyet olarak düşünüp; zorlamayla kavga dövüş ve sevgisiz bir konumda mutsuz ama mecburiyet diye düşünüp katlanarak geçirmesinler.
Bunun dışında hiçbir şey evliliklere rol biçemez.
Din ve inançlar üzerinden dayatma yapamaz.
Özelliklede çağdaş bir inanç anlayışını aşağılamak amaçlı saçma sapan dayatmalar yapamaz.
Sevgiyle saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile insanca, onurluca, özgürce, haksızlıklara ve hukuksuzluklara izin vermeden yaşayalım ve yaşatalım.” dedi.
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ