Zirvede Haber

İstanbul Sözleşmesi’nin İptali ile Gerçek Yüzlerini Gösterdiler! Bir Eğitimci Bu Düşüncelere Sahip ise Biz Bir Milim İlerleyemeyiz!

İstanbul Sözleşmesi’nin İptali ile Gerçek Yüzlerini Gösterdiler! Bir Eğitimci Bu Düşüncelere Sahip ise Biz Bir Milim İlerleyemeyiz!

Bursa Nilüfer İMKB Fen Lisesinde Rehberlik Öğretmeni olarak görev yapan Yasin Kuruçay’ın İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekilmesiyle ilgili sosyal medya hesabında attığı tweetten sonra  , öğrencilerinin kendisi hakkında iddialarının olduğu tweetleri, Veli-Der Bursa Şubesi yasal işlemleri başlattı. PDR hocası olan Prof. Dr. Şermin Külahoğlu’nun Yasin Kuruçay’a yazdığı açık mektup yazarak kendisini net bir şekilde uyardı. Öğrencilerine karşı cinsiyetçi, ayrımcı ve ötekileştireci tutum izleyen ,tacize varacak boyutta baskı uygulayan ve rehber öğretmenlik yapması için gerekli akademik yetkinliğe sahip olmayan Yasin Kuruçay hakkında Veli-Der Bursa Şubesi CİMER üzerinden görevden alınmasını talep edip, suç duyurusunda bulundu.

Prof. Dr. Şermin Külahoğlu’nun Yasin Kuruçay’a yazdığı açık mektup;

“Meslektaş olduğumuza göre sana ortak anlayışta olacağımızı umduğum iki temel meslek ilkesi üzerinden sesleneceğim: Etik ve empati. Etik düzeyde davranabilmek için iyi -kötü, doğru-yanlış, erdem,ahlak, adalet konularında kendini ve düşüncelerini merkeze almadan, sürekli sorgulama içinde olmak gerekir. Empati ise kişinin kendisini duygu ve düşüncelerinden soyutlayarak bir başkasının inançlarını, arzularını ve özellikle duygularını farkına varabilme ve anlayabilme becerisidir. Buradan, etik davranabilmek için empatik olmak gerektiğini anladığını umuyorum. Felsefe eğitimi aldığına göre sorgulama ve düşünme sorumluluğunu göstermeni bekliyorum.

Şimdi senden bir an için kadın olarak dünyaya geldiğini düşünmeni istesem, bu kadın kimliği içinde etik ve empatik olmaya çalışarak baktığında, kadın hakları, istismarı engellemek, kadına şiddete karşı olmak konularında yine aynı düşünceleri savunur muydun? Sen kadın olsaydın, kadına yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesini istemez miydin? Kadın-erkek eşitliğini sağlamaya dönük düzenlemelerin, aile yapısını bozmak, sapkınlıkları arttırmak ve sömürü düzenini geliştirmek olduğu konusunda hala ısrar eder miydin?  Ya da şöyle bakalım:  Sevdiğin veya çok yakının olan bir kadına, Afganistandaki, Pakistandaki, Suudi Arabistandaki kadınlar gibi yaşamak isteyip istemediğini sordun mu acaba? Kız kardeşine şiddet uygulayan kocasını evden uzaklaştırmak için kız kardeşinin beyanının esas alınması neden yanlış olsun? Kız kardeşinin, ailenin parçalanmaması için  arabuluculuk ve uzlaştırma ile baskı altında koca esaretine geri dönmesini doğru bulur muydun? Eğer kadın penceresinden bakacak olsan, toplumsal cinsiyet eşitliğini düzenleyen İstanbul Sözleşmesi’ne bir kadının neden karşı çıkmayacağını anlayabilirsin. Zaten, aralarında muhafazakar kesimin önde gelen kadın derneklerinin de bulunduğu çok sayıda kişi ve kurumun (Hazar Derneği Başkanı Ayla Kerimoğlu, gazeteci Ayşe Böhürler ve Prof. Dr. Emel Topçu ve hatta KADEM) sözleşmeden çıkılmasına itiraz ettiğini göreceksin.

Sizin “Güçlü aile, güçlü devlet” sloganınız karşısında, “aileyi güçlü yapan erkek egemenliği midir, bunun yerine, K-E eşitliği üzerine kurulu olması, aileyi güçlü yapmaz mı”, sorusu kafama takılıyor? Toplumun yarısını oluşturan kadınların baskılandığı, engellendiği yasaklarla sınırlandığı, mutsuz kılındığı bir toplum güçlü olabilir mi, sorusuna da takılıyorum. Bence bu soruların yanıtını şu söz veriyor gibi:  ‘Bir ülkenin ekonomisi beşeri sermayesine dayanır. Eğer kadınlara yeterli sağlık, eğitim ve iş olanakları sunmuyorsanız, potansiyelinizin yarısını kaybedersiniz. Cinsiyet eşitliği ve kadın hakları ekonomik kalkınmanın temelidir. Michelle Bachelet. Sen, bu görüşün neresine katılmazdın?

Ben senin şu görüşüne katılıyorum: “Hiçkimse ile aynı düşünmek zorunda değilizama bu dünyayı paylaşmak zorundayız” diyorsun. Ancak, bu cümlenin yanındaki, öfkeli “mücadele” çağrısıyla, Allah’ı yalnızca kendinden yana sayan, ben merkezci bakışla, bu paylaşım nasıl sağlanacak, göremiyorum.

Thomas Jefferson’a bir kulak ver istersen: ‘Şu gerçeği aşikar kabul ederiz: Bütün insanlar yaratıcıları tarafından eşit yaratılmıştır ve bazı vazgeçilemez haklara sahiptir. Yaşamak, özgürlük ve kendi mutluluğunu arama hakkı böyle haklardandır.’

Şu sözlere de empatik olmaya çalışarak bakmakta yarar var: Hayır.. Kadınların temel haklarını elinden alıp buna “din özgürlüğü” diyemezsiniz. … kimseyi sizin inançlarınıza göre hareket etmeye mecbur edemezsiniz.’ Barack Obama

Eğer erkekler fiziksel olarak daha güçlü oldukları için kadınlardan üstünse o zaman hükümeti neden Sumo Güreşçileri yönetmiyor?” Toshiko Kishida

Sonuç olarak; Kadınlar, tüm baskı ve zulüm zincirlerinden kurtulmadıkça özgür insan, güçlü aile, güçlü toplumdan  söz edilemez.Nokta.

Prof. Dr. Şermin KÜLAHOĞLU

Öğretim Üyesi – Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık” 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ