Zirvede Haber

BURSA’DA Kİ; TRAFİK SORUNUNU MEZARDA MI ÇÖZECEKSİNİZ!

BURSA’DA Kİ; TRAFİK SORUNUNU MEZARDA MI ÇÖZECEKSİNİZ!

As Tv’de Politik bakış programına konuk olan Saadet Partisi İl Başkanı İnşaat Yüksek Mühendisi Mehmet Atmaca, Gazeteci İlhami Yıldız’ın sorularına cevap verdi.

Sayın Başkan, başımızda bir kuraklık sıkıntısı var, siz inşaat mühendisisiniz, ne ifade etmek istersiniz?

BURSA GİBİ BİR YERDE SUSUZ KALMAK TEKNİK BİR EKSİZLİKTİR

Allah şükrediyoruz. Tabiki kentimizin su ihtiyacı öngörülerek bir kısım barajlar inşa ediliyor.  Ama tabi bu olağan üstü durumlar dikkate alınarak barajlar yapmaya kalkarsak buna ekonomimiz ve  imkanlarımız yetmeyebilir. Bu münasebetle her zaman Allah’ın rahmetine ihtiyacımız olduğu bir gerçektir.  Dualarımız tuttu çok şükür ve yağmur ve beraberinde inşallah karda gelecek.  Bursa gibi bir yerde su ihtiyacının var olması da hoş karşılanmaz. Bu teknik bir eksikliğin ifadesidir. Çünkü su kaynaklarımız son derece zengin. Mesele, kentin su ihtiyacı öngörülerek su kaynaklarının biriktirilmesi, yani barajlar inşa edilmesi gibi. Bu konuda Bursa’nın yeni barajlara ihtiyacı olacak diye düşünüyorum. Yoksa Bursa’da bulunduğu coğrafi konum bakımından susuz kalabilme ihtimali son derece zayıf.

Ama bu tür istatistikler aslında elimizde var. Yani bu sene yaşamış olan kuraklık son 30 yılın en kurak dönemi demiyorum ama geçmiş tarihlerde daha büyük kulaklıklar da yaşanmış. Zaten ekonominin düzelmesi, refah seviyemizin artması bu anlama geliyor. Daha uzun periyotlarda meydana gelebilecek sıkıntılara karşı önlem alabilmek gücümüzü artırmak demektir zenginleşmek.  Zenginleştiğimizi iddia edenlerin bu tür senaryoları dikkate alarak yatırım yapmaları gerekir. Bu şekilde de bir dahaki dönemlerde meydana gelebilecek felaketler için bir önlem olmuş olur diye umuyorum.

Son İzmir depremi tekrar hatırlattı kentsel dönüşüm çalışmalarını, siz iki tane ifade kullanıyorsunuz kentsel dönüşüm ve kentsel rant. Bursa’nın gerçekten kentsel dönüşüme ihtiyacı var mı?

BEŞ KATLI BİNAYI YIKIP YERİNE ON KATLI BİNA YAPMAK KENTSEL DÖNÜŞÜM DEĞİL RANTSAL DÖNÜŞÜMDÜR

Deprem bizim devamlı gündemde tuttuğumuz bir konu, bizi son derece üzen bir konu.  Bir kere deprem ülkemizin bir gerçeği, şehrimizin bir gerçeği ama bizim depremin oluşumu ile ilgili bir müdahale etmemiz söz konusu değil. Biz deprem olacakmış gibi önlem ve tedbir almak mecburiyetindeyiz. Güzel olan tarafı nedir? önlem alabiliyoruz. Bugünkü bilim ve teknoloji buna uygun. Ama ben görüyorum ki, bütün bu son zamanlarda sık sık meydana gelen depremlere rağmen hala, yerelde Bursa’da depreme hazırlık anlamında ciddi bir çalışmanın yapılmadığını görmekteyim, bu beni üzüyor. Sürekli her fırsatta uyarılarımızı yapmaya çalıştık.  Gerçekten Bursa büyük bir deprem riski altında. Artık herkesin ezbere bildiği bir bilgi var. Bursamızda ortalama 155 / 160 yılda bir büyük bir deprem meydana geliyor, işte en son büyük deprem 1855’de yaşandığına göre şu an bu periyodu açmış durumdayız. Bunun anlamı şu, her an büyük bir deprem hasar meydana getirebilecek ciddi bir deprem yaşanabilir. Bu dikkate alınarak acil olarak önlem alınması şarttır. Önlem alınabilir mi?, ne alınabilir konusu çok geniş bir konudur ama belediyelerin bu konuda ilgili uzman insanları bir araya getirerek önlem alma mecburiyeti var. Yoksa deprem zamanında depremzedelere veya acil kurtarma ekiplerine belediyenin yardım dağıtması bir maharet değil. Maharet, deprem olmadan önce depremde meydana gelebilecek can kaybının ve mal kaybını azaltıcı çalışmalar yapmaktır. Biz bu konuda Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin herhangi bir çalışmasına şahit değiliz.  Kentsel dönüşüm konusu bu da bizi aşırı rahatsız eden bir konu, burada bir algı yanılması da var. Özellikle kentimizin kesinlikle kentsel dönüşüme ihtiyacı var. Kentsel dönüşüm nedir? Kentsel ihtiyaçların karşılanmasında çekilen zorun zorlukların aşılması adına kenti güzelleştirme, iyileştirme adı adına yapılan değişikliklerdir.  Yani yeşil alanınız azdır buna artırırsınız, sosyal donatı alanlarını azdır buna artırırsınız, yollarınız kafi gelmezse yolları genişletirsiniz, ilave yollar açarsınız gibi ihtiyaçlarının karşılanması adına yapılan çalışmalardır kentsel dönüşüm. Yoksa bir yapıyı yıkıp onun yerine yeni birini bina yapmak, hatta buradaki uygulama ise, beş katlı binayı yıkıp yerine on katlı bina yapmak kentsel dönüşüm değil bunun adı.  Bunun adı rantsal dönüşüm demektir.

Bursa’ya baktığımızda kentsel dönüşüm en yeni ilçelerden başlandı. Nilüfer’de Son 20 yılda yapılan inşaatlar ama Yıldırım’a baktığımızı en eski yerleşim yeri. Belki Yıldırım’dan başlaması Osmangazi, Nilüfer diye devam etmesi gerekiyordu. Nilüfer’e baktığımızda Nilüfer’de çok fazla bina yok bu konuda ne dersiniz?

5 KATLI BİNAYI YIKIP 10 KATLI BİNA YAPMANIN ADI KENTSEL DÖNÜŞÜM DEĞİLDİR

Bunun asıl kaynağı 2012 yılında çıkartılan riskli yapıların, riskli alanların dönüştürülmesi kanunudur. Bu kanun çıktığında amacı gerçekte depremde yıkılma olasılığı yüksek olan yapıların tespiti ve onların dönüştürülmesi idi. Bunun adı kentsel dönüşüm değil, riskli yapıların dönüştürülmesi. Bu hangi maddeye hangi kanuna dayanarak kentsel dönüşüm ifadesine dönüştüğünü ben bilmiyorum.  Ama bu kanunda bir kısım sorular vardı, bu dönüşümü faturasını millete üretiyor. Çünkü devlet buna teşvik vermiyor, verdiği bir çok birçok sektör var bunlar çok ciddi alınacak şeyler değil. Vatandaş bedel ödemeyecek, müteahhit para kazanacak,kırk, elli yıllık binası yerine yeni yapılmış modern bir bina sahibi olacak, böyle bir hadise yok, böyle bir mantık yok. Birilerinin bedel ödemesi lazım. Biz diyoruz ki bu dönüşüm yapanlar, bundan istifade edecek olanlar bu bedeli ödesinler.  Ancak siz beş katlı binayı yıkıp yerine on katlı binayı yapmaya kalktınız vakit bunun dediğini Türkiye ödüyor, gelecek nesillerimiz ödemek zorunda kalacak. Çünkü şehirdeki bütün ihtiyaçlar alt yapı, su, ulaşım aklınıza ne gelirse gelsin temel belirleyicisi nüfustur. Siz bir yerdeki katsayısını artırmakla orada yaşayacak olan nüfusu artırmanız anlamına geliyor. Onun ihtiyaç duyacağı altyapıyı artırmadan sırf nüfusu artırmak işte bu yaşanmakta olan sorun ortaya çıkarıyor. Ve öyle bir kültür oluşturuldu ki Nilüfer’den bahsettiniz, Nilüfer’in bazı yerlerinde dairesinin üzerine para fark alarak yeni hizmetler olmuştur yani 50 yıllık dairesi hem yeni olacak hem para alacak, böyle bir mantık yok.

Bunun bedelini kendimiz ödüyoruz ve gelecek nesillerimiz ödeyecek. Ama ama şu an en büyük sorunlarımızın başında ulaşım geliyorsun. Ulaşımın temel sebebi de bunlar, yanlış kentleşme ve aynı alanda nüfusun artırılması, umuyorum artık birileri aklını başına çeker. Yani bu kenti idare edenlerin burada sorumluluğu vardır. Kentin son 20 yılda yoğunlaştığını herkes kabul ediyor ama bunun sorumlusu da bence bu 20 yılda bu kenti idare edenlerindir.  Burada, müteahhitin veya mal sahibinin bunu talep etmesi veya müteahhitin bu işten rant çıkarması çalışması bence yanlış değil, milletin menfaatini millet adına resmi kurumları idare edenler kurmak zorundadır, yoksa müteahhitin milletin  menfaatini korumak gibi bir görevi yoktur, o kendi işini ve yapar ve parasına bakar. Burada Bütün sorumluluk siyasilere ve şehrimizi idare edenlere düşüyor, bence bütün sorumluluk ve vebal onlarındır.

Biz bir önceki dönemde ve hem Recep Altepe döneminde kentsel dönüşüme teşvik adında verilen % 50 emsal artışın en başında karşıyız ve bu kente ihanettir dedik ve mahkeme bu uygulamayı reddetti, iptal etti. Ve bir iki yıldır bu kentsel dönüşüm konusunda bir duraklama vardı ama o mahkemenin iptal ettiği bazı projelerin son dönemde yeniden başladığını gördüm. Hangi maddeye hangi kanuna dayandırılarak devam mı ettiği bilmiyoruz ama umuyorum ki yasalara uygundur verilen ruhsatlar, yoksa hakikaten Kent adına üzülüyorum bu anlamda iç açıcı değil.

Hafif raylı sistem konusunda iki dakika konusu var ve sinyalizasyon ile hızlı çalışması mümkün değil. İki hat var bu konuda ne ifade etmek isterseniz.

RAYLI SİSTEMDE DERHAL AKTARMA İSTASYONLARI YAPILMAYA BAŞLANMALI

Bursa’daki raylı sistemle ilgili çok ciddi bir sorun var. Dünya standartlarında raylı sistemlerde ray uzunluğu 15 kilometreyi geçmez.  Yani 15 kilometrede bir aktarma istasyonları olmak zorunda, yani bir tren 15 kilometreden fazla yolculuk yapmaması lazım. Bunun çok teknik gerekçeleri var. Kentin her bölgesindeki yoğunluk aynı değil, yolcu sayısı aynı değil. Siz hat üzerinde en yoğun alanı dikkate alarak sefer sayısını ve geçiş sürelerini düzenlemek zorundasınız. Bu sefer seyrek olan yerlerde fuzili yere  bomboş gidip gelmiş olacak, böyle bir şey var.  İki tren arasındaki sürede minumum 2 dakikadır, 2 dakikadan daha aza indiremiyorsunuz.  Vagon sayısında durak genişliklerinden ötürü artırma lüksünüz yok, istem iflas ediyor. Biz diyoruz ki derhal Merinos’un oradan mutlak surette bir aktarma istasyonu ile 2 hattın birbirinden ayrılması lazım. Yani kentimizin doğu kısmına hizmet verecek trenlerle, batı kısmına hizmet verecek trenler bağımsız hareket etmesi lazım. Eğer İlerleyen zamanlarda bu Mudanya hattınında uzamasıyla belki Acemlerden ikinci bir aktarma istasyonu koymak mecburiyetindeyiz.  Bunları yapmadan sinyalizasyonlarla bu sorunu çözmek mümkün değil.  5 dakika olan tren geçiş süresi 4 dakikaya indirilse ama yine ihtiyaçlara cevap vermez.  Ama bizim dediğimiz gibi yöntemlerle uygunırsasa, bu benim dediğim değil bu dünyada uygulanan sistemler. Her bağımsız hattın vagon sayısınını ve geçiş sürelerini ayarlayarak oradaki toplum ihtiyaçlarına cevap verebilirsiniz. Ama maalesef ciddi masraflar harcanarak yeniden bir sinyalizasyon yapılmaya çalışılıyor, bunun bir sonuç vereceğini ben düşünmüyorum. İlerde mutlak surette bu ifade ettiğim aktarma istasyonlarını yapmak zorunda kalacaklar.

Ben diyorum ki bu sinyalizasyon sistemine masraf yapacağına bu aktarma istasyonlarını derhal yapılmaya başlanması lazım.

Bursa’ya ulaşım açısından baktığımızda 850 nin araç var. Nüfusa baktığımız zaman her 3 kişiye bir araç düşüyor ve kiralık araçlar varsayarsak ortalama her gün 900 – 950 bin araç var trafikte. Sizce Bursa trafiğinin çözüm noktasında neler yapılabilir?

BURSA TRAFİĞİNİ ÇÖZMEK İÇİN ALTERNATİF YOLLAR AÇMAK ZORUNDASINIZ

Büyükşehir Belediye başkan adaylığı sırasında bu konuyu geniş şekilde işlemiştim.

Bir kere bizim eleştirdiğimiz şey şu, biz trafik sorunu bir yılda, iki yılda çözeriz iddiasını eleştirdik, böyle bir şey yok.  Yani bu hale gelmiş bir kenti hiçbir güç bir yılda, iki yılda trafik sorununu çözmesi imkan yoktur. Ne yapabilirsiniz? kısıtlamalar getirerek bunu sağlarsınız, bir kısım araçların trafiğe çıkışını yasaklarsınız, bazı bölgerele özel araçların girişini yasaklarsanız. Bunlar dünyanın bazı şehirlerinde yapılan uygulamalardır ama yasaklı kısıtlama getirmeden ben kentin trafiğini rahatlatalacağım demek hakikaten bu işi bilmediği demektir. Çünkü araç sayısını azaltamıyoruz, tam aksine her geçen gün bu dünyadaki gelişimden kaynaklanan kişi başına araç sayısı artacak. Şu an ülkemizin ortalaması 1000 kişi de 235-250 arası araç var ama Avrupa’ya baktığımızda 450 ve 650  arasında araç olan ülkeler var.

Bizim de o noktaya geleceğimiz düşünülürse eğer şu andaki araç sayısının en az 2 katı daha aracın trafiğe gireceğini öngörmemiz lazım. Peki nasıl yapacaksınız bunu, yol yapmak zorundasınız, başka yolunuz yok. Ya araç sayısnı azatacaksınız ya da yolları genişleteceksiniz. Bizim Araç sayısını azaltmamız insanların özgürlüğüne müdahaledir bu yanlıştır. Yolları genişletmemiz, şehrin yerleşimi buna uygun değil. O yüzden alternatif yollar açmak zorundasınız.  Bu alternatif yollar da maalesef istimlak ederek açmak zorundasınız, bu da çok büyük maliyetlere neden olacaktır.  O yüzden kısa bir zamanda bu sorunlar çözebilmenin mümkün olmayacağını ben iddia ediyorum. Bunu iddia edenlerin de bu işi bilmemesinden kaynaklandığını ifade etmek istiyorum. Yoksa biz neden çözmedi neden çözülmüyor eleştirisini hiçbir zaman yapmadım. Neden ben bunu bir yılda çözerim dediği halde hiçbir şey yapmadı.

Yerin altını kazarak yerin üstünüde kullanarak çift yol kullansak olur mu? Bu nasıl bir bakış açısı olur acaba?

BURSA ANAYASASI OLUŞTURULMALI

Yolun altında mı üstünde mi kalacak konusu o hattan taşınacak yolcu sayısı ile irtibatlıdır. Eğer çok büyük yolcu sayısı olursa o zaman yerin altına alınması fayda sağlamış olur. Bir de yol üstünde yol altında raylı sistemin yapmanın maliyeti yaklaşık 1 e 5’tir, çok büyük maliyeti vardır.

İstimlak maliyetiyle mukayese ettiğimizde daha pahalıya mal olur.  Ama siz nüfus artar yolcu sayısı çok daha fazla olacak derseniz o zaman o yatırım yapmaya değer hale gelir. Ama şu anki yolcu sayılarımız da yeraltı metrosu yapmanın çok rantabıl olduğu söylenemez.

Zaten kentsel dönüşümden ötürü bunları hep ifade ettik. Öncelikle Siz Kenti tasarlamak zorundasınız.

Yani 50 yıl sonra nasıl bir Bursa istiyorsunuz.  Bunu birden yapmanız mümkün değil, hiçbir ekonomi buna imkan vermez. Ama 50 yıl sonraki kenti tasarladıktan sonra bugünden başlamak üzere atacağım her adımı tasarıma uygun atarsam her geçen gün kentsel sorunların azalmaya başladığını görüyoruz. Şu an tamaksi oluyor, şu an bir tasarı yok, yani 50 yıl sonranın Bursa’sı nasıl olacağını bilen yok. Kim para verirse istediği imarı çıkartabiliyor.  Bu hakikaten tarifi olmayan vahim bir durumdur. Biz gücümüz nispetinde herkesi uyarmaya çalıştık. Bursa’da yaşayan bir olarak ve inşallah burada yaşamayı düşünen biri olarak kentime sahip çıkma adına ben bunu söylüyorum. Bu şekilde olmaz bu. Mutlak surette nasıl bir Bursa istediğimizi çalışıp belirleyip bunuda Bursamızın Anayasası haline getirmemiz lazım. Hatırlayacaksınız İtalyan Mimar Piçinato 1955 yılında Bursa’yı planlamış ve İzmir yoluna altına imarı yasaklamıştı idi. Ama sonradan denildi İzmir – Ankara yolunun altı iki tane Bursa oldu. Ve yeşil alan gitti, tarım alanları gitti. Ama arzu edilirse, bunu siyasi erk talep ederse 50 yıl sonrasına biz bu ovaları tekrar boşaltabiliriz, mümkündür, planlama ile mümkündür. Ama bir ufuk yok, gelecekle ilgili bir tasavvur yok veya nüfus, toplum, ihtiyaçlar nereye doğru gidiyor bunun bir öngörüsü yok, günlük problemleri çözme adına maalesef vaktimizi çalıyor şu anki idareciler. Burada bir şey ifade etmeden geçmek istemiyorum, gelenlerin hakkını yememek adına, şimdi kentteki  bütün yatırımlar bir nüfus öngörüsü ile yapılır, yani 20 yıl sonra 30 yıl sonra ne kadar nüfusumuz olur ona göre yasaklamalar olur. Ama merkezi hükümetin de bir kısım politikalarından ötürü, bu nüfus yasaklamaları maalesef çok şaşırıyor. Bu manada yerel yöneticilerin çok kabahati olmuyor.  Şimdi hükümetimizin uyguladığı politikaları gereği Anadolu, Güneydoğu Doğuanadolu Bölgesi komple boşalıp batı illerine geliyor. Bunu öngörmek çok zor, yine bir kısım hükümet politikalarından kaynaklı kendi il içerisindeki taşra ilçeleri merkeze gelmesi, ilçelerin boşaltılması olayı. Bunlar daha ziyade Merkezi hükümetin politikalarını kaynaklanan şeyler. Ama artık bunuda öngürür hale geldik, yaşadık. Belediyelerimizin bunlara dikkate alarak yani iç göçün yanında dış göçüde olağan nüfus artışına dikkate alarak ön yatırımları yapması gerekir diye düşünüyorum.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ