Zirvede Haber

Emek Partisi: “Açıklanan asgari ücret yoksulluk ve sefalet ücretidir”

Emek Partisi: “Açıklanan asgari ücret yoksulluk ve sefalet ücretidir”

Emek Partisi Bursa İl Örgütü bugün açıklanan 2021 yılı asgari ücreti için, “yoksulluk ve sefalet ücretidir” dedi.

bursamuhalif.com

Emek Partisi Bursa İl Başkanı Hasan Özaydın tarafından yapılan açıklamada, “Ülkemizin en büyük toplusözleşmesi olan Asgari Ücret görüşmeleri 5. görüşmenin sonunda Bakan Zehra Zümrüt Selçuk tarafından net 2 bin 825 lira 90 kuruş olarak açıklandı.Her türlü doğa ve pandemi koşullarında ölümüne emeğini üretim alanlarında harcayan emekçiler için bu ücret, kelimenin tam anlamıyla yoksulluk ve sefalet ücretidir” dedi.

“İktidar sermayeden yana tutum almıştır”

Asgari ücret belirleme sürecine nasıl gelindiğine de değinen Özaydın, “Asgari Ücret Komisyonu 4 Aralık 2020 tarihinde ilk toplantısını yaparak 2021 yılı için asgari ücret belirleme çalışmasını başlattı. 5 İşveren Temsilcisi 5 Hükümet Temsilcisi ve 5 İşçi Temsilcisinden oluşan komisyon, 4 görüşme yaparak taleplerini ilettiler. Komisyonun yapısına baktığımızda patronlar kendi taleplerini, işçi temsilcileri kendi taleplerini gündeme getirdiler. İşçileri daha az ücretle nasıl daha çok çalıştıracağından başka kaygısı olmayan patronların olumlu bir ücretten yana olması elbette beklenemez. Bu süreçte belirleyici olan iktidarın tutumu olmuştur. İktidar sermayeden yana tutum alarak sefalet ücretine devam edileceğini bir kez daha ortaya koymuştur. Belirlenen ücretin dört kişilik bir aile üzerinden değerlendirildiğinde bırakalım yoksulluk sınırını, açlık sınırını bile karşılamadığını görüyoruz” dedi.

Bilindiği gibi asgari ücret bir ülkede işçilerin alması gereken en az ücret olarak tanımlanmaktadır diyen Özaydın, “Dolayısıyla asgari ücret bir ülkede emeğe, emekçilere verilen değerin göstergesi, ülkedeki refah düzeyinin, gelir dağılımının,  devletin yurttaşları için reva gördüğü yaşam seviyesinin en önemli ölçütüdür. Bu nedenle asgari ücret pek çok uluslararası sözleşme ve anlaşma ile güvence altına alınmıştır. Öte yandan asgari ücret, tüm çalışanların aldığı asgari geçim indiriminden (AGİ) işsizlik ödeneğine, emekli aylıklarından genel sağlık sigortasından yararlanmak için uygulanan yoksulluk testine, sosyal güvenlik primlerinin alt ve üst sınırlarından engelli ve yaşlılık aylığına kadar pek çok unsuru doğrudan etkileyen bir ücrettir. Dolayısıyla Türkiye’de asgari ücret sadece bu ücret karşılığında çalışanları değil,  emeği ile geçim mücadelesi veren herkesi yakından ilgilendirmektedir.”

Emekçiler asgari ücret yoluyla yine sefalet koşullarına terk edildi

OECD ülkeleri ortalamasına göre her on çalışandan sadece birisi asgari ücretle çalışıyorken, Türkiye’de ücretlilerin neredeyse yarısı yani % 43’ü asgari ücret karşılığında çalışmaya mecbur bırakıldığını ifade eden Özaydın, “Dünyayı ve ülkemizi sarsan pandemi ile işsizliğin, yoksulluğun gittikçe daha fazla derinleştiği günümüz koşullarında;  alınan her önlemde- kısıtlamada kapsam dışı bırakılarak sağlığı ile ekmek parası arasını sıkıştırılan, günlük 39 TL ile yetinmesi beklenen milyonlar için insanca yaşamaya yetecek bir asgari ücret çok daha önemlidir. İktidar sahipleri halkın yaşamını, ekmek bulamaz halde olduğunu, vatandaşın avucuna iş aş yazarak intihar ettiğini görmezden gelerek, emekçileri asgari ücret yoluyla yine sefalet koşullarına terk etmiştir. Ekonomide yarattığı enkazı işçi ve emekçilerin başına yıkmakta kararlı olan AKP iktidarı, sermaye için kıyak üstüne kıyak paketleri açıklarken; kirasını, kredisini, faturalarını ödemekte zorlanan, asgari ücretle çalışan, ücretsiz izine çıkarılıp ayda 1135 TL ile yaşamak zorunda kalan işçi ve emekçiye, milyonlarca işsize “acı reçete” içmekten bahsediyordu. Acı reçete deyince hepimizin aklına, yeni vergiler, başta faturalar olmak üzere her şeye gelen zamlar, eğitim ve sağlık hizmetleri için daha çok katkı payı, emekliye, kamu emekçisine düşük zam geliyor. Bu acı reçetenin ilk acı hapının ise asgari ücret olduğunu bu açıklamayla görüyoruz” dedi.

“Asgari ücretli bugüne kadar fazlasıyla fedakârlık yaptı”

Salgın ve ölüm korkusuyla çalışırken bir yandan da ay sonunu nasıl getireceğini düşünen, artan hayat pahalılığı karşısında beli bükülen işçi ve emekçilerin artık fedakârlık yapacak hali kalmadığını belirten Özaydın, “Eğer bir fedakârlık yapılacaksa, şimdiye kadar ihalelerle milyar dolar kazanan yandaş müteahhitler, her yıl kârları artan patronlar, para ile para kazanan faizciler, rantiyeciler yapmalıdır. Çok büyük bir bölümü sendikasız,  toplu sözleşme hakkı olmadan günlük 10-12 saatlik sürelerle çalıştırılan, her üçünden biri sosyal güvenceden yoksun bırakılan, üstelik büyümeden de pay verilmeyen milyonlarca asgari ücretli bugüne kadar fazlasıyla “fedakârlık” yapmıştır. Yoksulluk sınırının 8 bin, açlık sınırının 3 bin TL’ye dayandığı günümüz koşullarında adil- insanca yaşamaya yetecek bir asgari ücret iktidarın ‘lütfu’ değil, temel bir insan hakkıdır. Pandemi koşullarında ölümüne çalıştırılan emekçiler bu temel haklardan yararlanmayı fazlasıyla hak etmişlerdir. Ancak açıklanan ücret emekçilerin bırakalım derdine derman olma, en temel giderlerini bile karşılamaktan uzaktır. Bu ücretle insanca yaşamak mümkün değildir. Ancak üretim alanlarında ölümüne çalışabilmek için günlük gıda ihtiyaçlarını bile ancak karşılayabilirler” dedi.

“İnsanca yaşayacak ücret için mücadeleye çağırıyoruz”

Açıklanan yoksulluk ve sefalet ücretini kabul etmemiz mümkün değildir diyerek sözlerine devam eden Özaydın, “Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, 2021 için belirlenen net asgari ücretin, yetersiz ve işçilerin beklentilerini karşılamaktan uzak olduğunu belirtti.  İnsanca yaşayacak, asgari ücret talebimiz çok temel bir insan hakkı talebidir. Bizler insan onuruna yaraşan, vergiden muaf bir asgari ücretin mücadele edilmeden kazanılamayacağını bilerek Emek Partisi olarak bütün işçileri birleşmeye ve insanca yaşayacak ücret için mücadeleye çağırıyoruz. Hükümet ve patronların saldırılarını birleşik bir mücadele ile geri püskürtebiliriz. Ülkenin tüm kaynakları Maden, Enerji ve İnşaat Şirketlerine özellikle 5 büyük şirkete aktarılmaktadır. Yol, köprü, havaalanı, hastane, elektrik, doğalgaz ihaleleri yoluyla ülkenin tüm gelirleri bu şirketlere akıtılmakta, bu gelirleri elde edenler paralarıyla Londra’dan büyük binalar alarak yatırımlarını yurt dışına götürmekteler. Ülkenin yaşadığı tüm ekonomik krizlerin bedellerini de hep işçiler, köylüler, kamu emekçileri, küçük esnaf, işsiz ödemek zorunda kalmaktadır. Şimdi birleşme ve sınıf mücadelesini büyütme zamanıdır. Bu mücadelede işçi sınıfının partisi olarak mücadelenin her zaman içinde olacağımızı, insanca yaşam mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz” dedi.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ