Zirvede Haber

Türkiye’de tarım bitiyor mu?

Türkiye’de tarım bitiyor mu?

Günümüzde birçok tarımsal ürünü dışarıdan ihraç ediyoruz. Tarımda üretim gittikçe azalıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Erkan Yaslıoğlu, “Biz eğer üretimin artmasını istiyorsak, gençleri köye gönderecek projeler yapmamız lazım. Bunun içinde üretimin desteklenmesi ve sosyal imkânların sağlanması gerek. Küçük sistemler üretimler çekilirse, daha büyük üreticiler gelebilir. Yabancı şirketler gelirse bu durum iyi olmaz” dedi.

GÜLNAME PAÇA / BURSADA BUGÜN bursadabugun.com

Türkiye tarım alanında gittikçe küçülüyor.

Köylerde tarımla ile uğraşacak genç nüfus yok denecek kadar az.

Tarımla uğraşacak, yetiştirecek kesim yeteri kadar olmayınca çoğu ürün dışarıdan ihraç ediliyor.

Bunun sonucunda da fiyatlar artıyor ve ortaya ekonomik kriz çıkıyor.

“ARTIK GENÇ NÜFUSU KÖYLERDE TUTAMIYORUZ”

Türkiye’de genel anlamda üretime bakıldığında üreticilerin ekonomik durumunun iyi olmadığını söyleyen Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Erkan Yaslıoğlu, “Bursa’da bunun en bilinen nedeni tarladaki fiyatla pazar ve marketteki fiyat arasında uçurumların olması. Ne yazık ki bu duruma hala daha çözüm üretilemedi. Üreticilerin yaş ortalaması giderek artıyor. Artık genç nüfusu köylerde tutamıyoruz. Bu çok önemli bir problem ve Türkiye bu açıdan tehlikede. Yani köylerde üretim yapacak genç nüfus azalıyor. Bu sorun için detaylı çalışmalar yapılmalı” şeklinde konuştu.

“ARTAN AYÇİÇEĞİ YAĞI FİYATLARINI DÜŞÜRMEK İÇİN DEVLET GÜMRÜK VERGİLERİNDEN VAZGEÇİYOR”

Erkan Yaslıoğlu, “Zeytinin hasadı başladı, hatta yavaş yavaş bitmek üzere. Zeytinde, 11 yılın zeytinyağında 7 yılın en düşük üretimi gerçekleşiyor. Destekler yetersiz ve beklenen etkiyi yapmadı. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi, 1998 yılında ilk defa 40 cent olarak verilmeye başlanan primin günümüzde 10 cente kadar düştüğü dikkate alınarak zeytinyağına verilen primin en az kilo başına 3.5 lira, dane zeytine ise 70 kuruş olarak günümüz koşullarına göre güncellenmesini önerdi. 25 Kasım 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 1 Temmuz 2021 tarihine kadar geçerli olmak üzere ham ayçiçeği yağı ithalatında alınan yüzde 36 gümrük vergisi yüzde 3’e, ton başına alınan 280 euro olan Toplu Konut Fonu ödemesi 60 euroya düşürüldü. Artan ayçiçeği yağı fiyatlarını düşürmek için devlet gümrük vergilerinden vazgeçiyor. Önce ayçiçeği tohumunda vergiler sıfırlandı. Şimdi de ham yağda vergi yüzde 3’e düşürüldü. Ancak yapılan bu düzenlemeler fiyatları düşürmediği gibi, ithalatı daha da pahalı hale getiriyor” ifadelerine yer verdi.

“GIDA SEKTÖRÜ İTHAL ETTİĞİ HAMMADDEYİ İŞLEYEREK YİNE YURTDIŞINA SATMIŞTIR”

“Gümrük vergisi ve Toplu Konut Fonu kesintisi sıfırlandıktan sonra ayçiçeği ithal edilen ülkedeki satıcılar bunu fiyata yansıtmaya başladı” diyen Erkan Yaslıoğlu, “5 Kasım 2020’de 550-560 dolar seviyesinde olan ayçiçeğinin ton fiyatı için bugünlerde 690 dolar teklif ediliyor. Devletin vazgeçtiği vergi, yurtdışındaki üreticinin, satıcının cebine giriyor. Günümüzde tarımsal üretim Yapılan 23.1 milyon hektar arazinin sadece 6.6 milyon hektarı (yüzde 28’i) sulanmaktadır. Buğday üretimi nüfusla aynı oranda artmadığı için dışa bağımlılık artmaktadır. Örneğin 1988 yılında 53 milyonluk nüfusa karşılık 20.5 milyon ton buğday üretilmiş olup, kişi başına buğday üretimi 380 kg dolayındadır. 2019 yılında rekolte 19 milyon ton, ülke nüfusu ise 83 milyon kişidir. Kişi başına buğday üretimi ise ancak 230 kg olmuştur. Buradan son 30 yıllık dönemde hububatta verimlilik ve maliyet sorunlarını çözmek adına ciddi bir çaba gösterilmediğini söylemek mümkündür. Türkiye 2003-2019 yıllarını kapsayan dönemde tarımsal üretimde olduğu gibi, ihracatta da ithalata bağımlı hale gelmiştir. Gıdada ihracatın yüzde 65’i kadar ithalat yapılmıştır. Gıda sektörü ithal ettiği hammaddeyi işleyerek yine yurtdışına satmıştır. Tarımsal hammadde ithalatı ise İhracatın 6 katına ulaşmıştır. Bu dönemde 14,7 milyar dolarlık tarımsal hammadde ihracatına karşılık 84,9 milyar dolarlık ithalat yapılmıştır.1980 yılından bu yana Türkiye nüfusu 45 milyondan 83 milyona yükselmiş yani yüzde 84 oranında artmış buna karşılık, toplam hayvan varlığı (sığır, manda, koyun ve keçi) 85 milyondan 66 milyon başa düşmüştür. Bir başka ifadeyle nüfus yılda yaklaşık yüzde 1.5 artarken hayvan varlığı yılda yüzde 1.1 azalmıştır” dedi.

“İTHALATLA FİYAT BASKISI OLUŞTURULMAK İSTENİYOR”

2019 yılı Ocak ayında 1040 lira olan besi yemi fiyatının yaklaşık yüzde 54 artarak 2020 yılı Temmuz ayında 1600 liraya yükseldiğini hatırlatan Erkan Yaslıoğlu, “2019 yılı Ocak ayında 1070 lira olan süt yemi fiyatı yaklaşık yüzde 59 artarak 2020 yılı Temmuz ayında 1700 liraya yükseldi. Çiftçinin bankalara olan kredi borcu 2019 yılı Aralık ayında 109 milyar lira iken 2020 Mayıs ayında yüzde 8 artışla 118 milyar liraya ulaştı. Buna karşın icra takibine düşen tarımsal kredi borcu ise her yıl yüzde 50’nin üzerinde artış göstererek 2019 yılı Aralık ayında 5.266.000 liraya ulaştı. Açıklanan enflasyon verilerinden alınması gereken asıl mesaj ise ithalata dayalı bir politika ile gıda enflasyonunun önlenemeyeceği gerçeğidir. Türkiye, uzun bir süreden beri gıda enflasyonu ile mücadele adı altında üretim yerine ithalatı destekliyor. Fiyatı artan her ürün ithal ediliyor. İthalatla fiyat baskısı oluşturulmak isteniyor. Enflasyonu artırır gerekçesi ile bir yıldır çiğ süt fiyatı artırılmıyor. Tam 37 aydır şeker fiyatı artırılmıyor. Yapılan her ithalat çiftçiyi üretimden uzaklaştırıyor. Üretime küstürüyor. Tarımda 2010 yılında 4.064 dolar olan kişi başına gelir 2018 yılında 2.839 dolara düşmüştür. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı çiftçi sayısı 2003 yılında 2,8 milyon iken, 2010 yılında 2,3 milyona ve 2017 yılında 2,1 milyona geriledi. Diğer bir deyişle, bu süre zarfında yaklaşık 700 bin çiftçi son derece yetersiz olan tarım desteğini bile almaktan vazgeçti. Tarım ve Orman Bakanlığı ÇKS’ye kayıtlı çiftçi sayısı verilerini faaliyet raporlarından kaldırdığı için gerileyen çiftçi sayısı artık takip edilememektedir. Anavatanı olduğumuz buğdayda ithalatımız giderek artıyor. İthalat miktarı bir önceki yıla göre yüzde 70’e yakın artarak 10 milyon tona yaklaştı. Genellikle 500 bin ton ile 1,5 milyon ton aralığında ithalat yaptığımız mısırda ise miktar 3,6 milyon tona ulaştı. Çok geniş kullanım alanına sahip olan ve neredeyse hiç üretmediğimiz soyada ithalatımız yüzde 0,9 oranında gerilemiş olsa da 2,6 milyon ton ile önemli düzeyde ithalat gerçekleştirildi. Pamuk ithalatımız yüzde 24,4 oranında artış gösterdi.2018 ve 2019 yılındaki rakamları paylaşamıyoruz. Çünkü elimizde veri yok. Başka bir ifadeyle yaklaşık 700 bin çiftçi tarım desteğini almaktan vazgeçmiş. Çünkü bu desteği alabilmeniz için Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı olmanız gerekiyor. Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi olarak, tarım il ve ilçe müdürlüklerimiz üretim maliyeti çizelgesi hazırlarlar ve bakanlığa gönderirdiler. Daha sonra bu belgeler istenirdi ve biz de üyelerimizle paylaşırdık. Ama artık bu bilgiler bize verilmiyor. Sadece mahkemelere ve bilirkişilere veriliyor. Devletin kendi hazırladığı veriyi daha şeffaf şekilde paylaşması gerekliğini düşünüyorum. Biz eğer üretimin artmasını istiyorsak, gençleri köye gönderecek projeler yapmamız lazım. Bunun içinde üretimin desteklenmesi ve sosyal imkânların sağlanması gerek. Küçük sistemler üretimler çekilirse, daha büyük üreticiler gelebilir. Yabancı şirketler gelirse bu durum iyi olmaz. Yerli olması daha iyi olur ama biz bunu da istemiyoruz. Çünkü tarım çok farklı bir sektör. Şirketler büyüdüğünde devletin kontrol etmesi zorlaşacak ve tüketicinin aleyhine olacak” diye konuştu.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ