Zirvede Haber

“İMAR BARIŞI ADI ALTINDA TOPLUMA KAÇAK YAPILAŞMA AFFI SUNULDU”

“İMAR BARIŞI ADI ALTINDA TOPLUMA KAÇAK YAPILAŞMA AFFI SUNULDU”

Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi’nden 17 Ağustos’un yıl dönümünde basın açıklaması 17 Ağustos depreminin 21. yıl dönümünde, Güney Marmara Jeoloji Mühendisleri Odası, Bursa Akademik Odalar Birliği’nde deprem konusunda bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er, yaptığı basın açıklamasında, “Ülkemizde yaşanmış en yıkıcı depremlerden biri olan; binlerce insanımızın hayatım kaybetmesine, on binlerce insanın yaralanmasına neden olan 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından 21 yılı geride bıraktık. Dünyamn sismik yönden en aktif olan AlpHimalaya deprem kuşağında bulunan ülkemizin nüfusunun %98’i, bu tehlikeli kuşak üzerinde bulunmaktadır. Jeolojik yapısı nedeniyle, her zaman yıkıcı depremlerin yaşanabileceği ülkemizde; çarpık kentleşmenin sonucu oluşan yapı stoğunun, başta depremini bekleyen Marmara bölgesi olmak üzere, ne kadar güvenliksiz olduğu çöken binalar ve istinat yapılan ile defalarca ortaya çıkmıştır” dedi.

“İMAR BARIŞI ADI ALTINDA TOPLUMA KAÇAK YAPILAŞMA AFFI SUNULDU”

Engin Er, basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ile sözde deprem zararlarını azaltmaya çare olarak sunulan kentsel dönüşüm projelerinin (!) asıl olarak rantsal dönüşüme hizmet ettiği, riskli alanlar ve yapılar için sonuç alıcı uygulamaların gerçekleştirilmediği bu alanlar zaman ilerledikçe daha da tehlikeli hale gelmiştir. Kentsel dönüşüm alanları olması gerekenden çok uzakta, artık dönüşemez hale gelen kimliksiz ve güvenliksiz yapı stoklarına dönüşmüş ve dönüşmektedir. Bütün bu olumsuz gelişmeler ortadayken, uygulanan “imar affı” ile; kıyı alanları, tarım arazileri, meralar, orman alanları, dere yatakları, içme suyu havzaları ile tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen kaçak ve mevzuata uygun olmayan bina ve tesisler dâhil olmak üzere, ayrıcalıklı imar hakları verilerek her biri bir “kent ve çevre suçu” niteliğinde yükselen yapılar yasallaştırılmıştır.

“İmar Barışı” adı altında topluma sunulan bu kaçak yapılaşma affi ile, denetimsiz, mühendislik hizmeti almamış yapılar yasal hale getirilmiş, bugüne kadar sınırlı da olsa deprem güvenliği için atılmış olan tüm adımlar boşa çıkartılmıştır. Bu yasal kılıf, ülkede inşa edilmiş bulunan yapıları depreme karşı güvenlikli hale getirmemiş, tam aksine doğa olaylarının afete dönüşerek pek çok insanın hayatım kaybetmesinin zemini hazırlanmıştır. Son günlerde yağan yağmur sonucu meydana gelen taşkınlarda, Bursa’mız da ve Karadeniz’de jeolojik–jeoteknik çalışmaların göz ardı edilmesinin neticesinde, dere yatakları içine yapılmış çok sayıdaki kaçak yapının can kayıplarına sebep olması bunun açık göstergelerinden biridir. Deprem riski altında olan ülkemizde uyarılar dikkate alınmadığı için doğa olayları hala afete dönüşmeye devam etmektedir. Gerekli dersler çıkarılarak planlı ve afet güvenliği yüksek yerleşimler için gereksinim duyulan kurumsal, hukuksal ve ekonomik önlemleri ivedilikle almak gibi bir düşünce içine maalesef girilemedi. Kalitesiz ve plansız yapılaşma ile jeolojik ve jeoteknik faktörler göz ardı edilerek yapılan yer seçimlerinin acı sonuçlarını, bugüne kadar defalarca yaşadık.”

“GÜVENLİ YAPILAŞMANIN ÜÇ TEMEL ADIMI VAR”
“Milyonlarca yılda oluşan doğal servetimiz olan ovaların yerleşime açılması, sağlıklı kentleşme ve güvenli yapılaşma sürecinde temel yanlışı oluşturmaktadır. Bu konuda Belediyelerimize büyük işler düşmektedir” diyen Er, “Güvenli yapılaşmanın üç temel boyutu bulunmaktadır. Birincisi şehir planlama kriterlerine uygun yer seçimi, ikincisi yapılarda tüm mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin yerine getirilmiş olması, üçüncüsü ise yapı malzemelerin kaliteli seçimi ve bütün bunların kontrolüdür. Son zamanlarda Marmara Denizi’nde bulunan Kuzey Anadolu Fay Hattının segmentleri ile ilgili olarak açıklamalar verilmektedir. Bu çalışma ve açıklamalar, tehlikenin büyük olduğunu ve en geç 30 yıl içinde hareketliliğin yaşanacağını göstermektedir. Bursa’daki tehlikeyi tabii ki sadece Marmara Denizi’nden geçen KAF ile sınırlamak mümkün değildir. Şehrimiz çeşitli fay sistemleri üzerinde oturması nedeniyle, tektonik aktivitelere her zaman uğramaya mahkûmdur. Ova ile Uludağ masifini birbirinden ayıran fay sistemi de aktifliğini korumaktadır. 1855 yılı depremi buna bir örnektir. Son 1855 yılı olan depremden sonra geçen süre göz önüne alındığında Marmara Denizi’nde beklenilen yıllar içinde güney kolda yıkıcı bir depremin olması kaçınılmaz bir gerçektir” şeklinde konuştu.

BURSA DEPREM OLGUSUNA HAZIR DEĞİL!
Bursa’nın şu anda büyük bir depreme hazırlıksız 
olduğunu vurgulayan Engin Er, “Şehirleşme açısından Bursa’nın şu anda deprem olgusuna hazır olmadığı görülmektedir. Bir deprem sonrası gereksinim duyulacak olan boş alanlar ve alternatif yolların bulunmaması nedeniyle deprem sırasında oluşabilecek hasarın boyutu daha da büyüyecektir. Bursa ovasında yapılaşmadan kaçınılması gerekmektedir. Yeni yerleşim yerlerinin yapılaşmaya açılmasında göz önünde alınacak kriterlerin en önemlilerinden bir tanesi jeolojik-jeoteknik etütler olup, bu etütler bilimsel ölçütler ve standartlar kapsamında gerçekleştirilmelidir.

Günümüz afet yönetim ilkeleri ve dünya genelinde gördüğümüz iyi uygulamalar afet risk yönetiminin çok paydaşlı ve çok katılımlı mekanizmalarla başarıya ulaştığını göstermektedir. Bu noktada, ilgili kurumlarımız ve yönetim erkini elinde bulunduran karar vericiler vatandaşlarımızın afetlere karşı güvenliğinin sağlanması noktasında birinci derecede sorumludurlar. Maalesef bu sorumluluk çerçevesinde yeterli çalışmalar yapılmamakta, başlanmış çalışmalar da bitirilememektedir. Örneğin planlama ve yapılaşma açısından yüzey faylanması tehlikelerinin değerlendirmesi yapılmamış ve önemsenmemiştir.

Jeoloji Mühendisleri Odası genel merkezince 33 adet akademisyen ve uzmanın katılımıyla hazırlanan ve yayınlanan “Planlama ve yapılaşma açısından yüzey faylanması tehlikesinin değerlendirilmesi kılavuzu” nda belirtildiği gibi bir fayın yüzey faylanması ve tehlike kuşağı ve sakınım bandı belirtilmeli ve bu özellikler mutlak suretle göz önüne alınmalıdır” dedi.

“ÇALIŞMALAR BÜTÜNLÜK HALİNDE ELE ALINMALI”

Engin Er basın açıklamasını şu sözlerle noktaladı:”Son günlerde Bursa merkezinden geçen aktif fayların tespitleri konusunda ayrı ayrı resmi kurumların ayrı ayrı çalışmalarının olduğunu biliyoruz. Yapılan her çalışmayı önemsiyoruz fakat bu çalışmaların bir bütünlük halinde yapılıp değerlendirilmemesinin yanlış olduğunu ifade ediyoruz. Düne kadar fay hatlarını belediye meclisi kararlarıyla yerini değiştiren belediyeleri biliyorduk, bugünse bakanlığın çıkardığı yönetmeliklere uymayan kendi kafasına veya yorumuna göre uygulama yapan belediyeleri de maalesef görüyoruz.Depremin ülkemizde kaçınılmaz bir yaşam gerçeği olduğu bilinmektedir. Bu nedenle bireylerin yaşam mekânlarını teknik denetimden geçirerek sonuçlarını uygulamaları; Kent yöneticilerinin de kamu ve toplu yaşam alanlarında bu denetimlerin yapılmasını sağlayarak can ve mal güvenliğinin en üst konumda koruma altına almaları sorumluluklarının gereğidir. Afet gerçeğinden hareketle, afet tehlike haritaları, mikro bölgeleme, jeolojik-jeoteknik etütlerin, her türlü planlamada temel girdi olarak ele alınmalıdır. Bu gün, 1999 öncesine göre kentlerimiz depremlere karşı daha güvenli değildir. Afet risklerini azaltmaya yönelik ulusal afet politikaları hala oluşturulup uygulamaya geçilmemiştir. Yerel idarelerde maalesef bir bütünlük bulunmamaktadır. Afetlerle doğrudan ilintili yasalarda ben yaptım oldu mantığıyla hareket edilmiştir. Afet, İmar ve Yapı Denetimi gibi kanunlarının yeniden düzenlenmesi konusunda aradan geçen süre içinde yeterli bir gelişme olmamıştır. Aksine karmaşa oluşturulmuştur. Halkın afet bilinci ve afetlerle mücadele kültürünün geliştirilmesi için gerekli ve yeterli çaba gösterilmemiştir. Asıl amaç depremin hasarlarına en etkin müdahale etmek değil, hasarı önleyecek çalışmalar yapmak olmalıdır. Toplum ve yöneticilerimizin, yukarıda belirttiğimiz konularda duyarlılık göstermeleri dileğimizle saygılar sunarız.”

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ