Zirvede Haber

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN…

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN…

TÜRK DİYANET VAKIF-SEN Bursa Şube Başkanı Hilmi Şanlı 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle yayınladığı mesajında; “Kadınlar Günü; musibetlerden ders ve ibret çıkaran, hakkın ve

haklının yolunu bulan zihnin ürünü ve üstünlüğüdür. Hayatın müşkülatlarla çevrili güzergâhında, sadece içinde bulunulan zamanı değil, geleceğin ilkelerini ve idraklerini yoğun olarak tesir altına alacak hadiseler bulunduğu kuşkusuzdur.

Esasen bu olayların sırrı ve içerdiği saygınlık düzeyi, geçtiği ve ortaya çıktığı dönemlerde bir türlü kavranamamıştır.

Ancak zamanlarında görmezden gelinen çıkışlar, itirazlar ve istekler; sonraki yıllara ve asırlara yön ve ruh veren insanlık dönemeçleri olmuşlardır.

Bu tarihi dönüm ve akış noktalarını; sıradan vakıalar zinciri olarak algılamayıp, yarınlarımızın mimarisi olan sorumluluk disiplini ve mücadele lezzeti halinde görmek lazımdır.

İşte, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”, böyle bir anlayışın itirafı, tescili ve kabulüne dayanan vicdan platformudur.

yurdumun her köşesindeki kadınlarımızın Kadınlar Günü’nü kutluyor, en iyi dileklerimi sunuyorum.

Bu tarih; kadınların eşit haklara sahip olmak için hangi badirelerden geçtiklerini, neleri göze aldıklarını net olarak bize göstermektedir.

Aynı zamanda 8 Mart, geçmişte zor şartlar altında düşük ücrete, köleleştirmeye, insanlıktan bihaber uygulamalara ve ayrımcılığa karşı bir direnmedir ve semboldür.

Kadın hakkının aslında bir insan hakkı olduğunu apaçık vurgulayan, cinsiyet farklılığını baz alan dar bakış açılarını etkisiz hale getiren bir görüş derinliğinin adıdır.

Bu anlamlı tarih, kadına karşı Ortaçağ gözlüğüyle yaklaşan ve örümcek ağlarıyla örülmüş zihinlerle kategorileştiren eğilimlere iyi ve kalıcı bir cevaptır.

Elbette biz de Dünya Kadınlar Günü’nün anlam ve önemi üzerine düşünceceğiz, görüşlerimizi paylaşacağız, fikirlerimizi ifade edeceğiz.

Kadınlarımızın hayatın her alanındaki rol ve pozisyonları üzerine münazaralar, müzakereler ve muhtevalı tartışmalar içinde olacağız.

Genellemelerin basitliğine ve aldatan tarafına meyletmeden, yapay ve zayıf algılamalara izin vermeden, düşüncelerin katılaşmasına ve hatta tortulaşmasına ortam hazırlamadan kadınlarımızın halini ve vaktini ele alacağız ve yorum testinden geçireceğiz.

Biliyoruz ki, bir ülkenin ya da bir çağın medeniyet seviyesi, kalkınma düzeyi kadınların durumu ve sahip oldukları haklarla yakından ilgilidir.

Kadının güçlü ve eğitimli bir seviyede bulunduğu, ekonomik yeterliliğe ulaştığı; eşit bir şekilde sosyal, siyasal, toplumsal ve ekonomik aktivitelere katıldığı bir yerde tabiatıyla dinamik ve diri bir sosyolojik varlık kendisini gösterecektir.

Nitekim kadının var olan sorunları çözülmeden, karşılaştığı güçlükler halledilmeden, üstünkörü yapılan cinsiyet ayrımının sığlığı giderilmeden sağlıklı bir sonuca ve umut ettiğimiz gelişmişlik ufkuna varmamız doğal olarak mümkün olmayacaktır.

Meseleleri ele almadaki savrukluk, sunulanı sorgulamadan inanma, bir fikriyatı mantıki bir neticeye götürmede gösterilen sebatsızlık ve tutarsızlık, elbette kadınların taleplerini karşılamada en büyük zihni engellerdendir.

Bu muhkeme noksanlığının, analitik bakış eksikliğinin ve kavrayış yetersizliğinin kadın olmaktan kaynaklanan hak ve yükümlülükleri layıkıyla idrak etmesi ve çözüm yolunu inşa etmesi bize göre çok zordur.

Kadınları sadece belirli gün ya da haftalarda hatırlamak, tutulmayacak ve yerine getirilmeyecek sözlerle onları avutmak her şeyden önce bizatihi taşıdıkları insanlık değerlerine haksızlık olacaktır.

Kabul edilmelidir ki, kadın varlığının, hayatımızın her anında ve her kesiminde büyük bir etkisi ve payı vardır.

Bir defa hepimiz, hayata gözümüzü açtığımız andan itibaren annemizle karşılaşır, onun şefkat ve merhamet dolu bakış ve dokunuşuyla muhatap oluruz.

Kulağımıza fısıldadığı ninnileriyle yetişir, sevgisiyle olgunlaşır ve böylelikle ruhumuzu dinginleştiririz.

Annelerimiz karşılığı hiçbir zaman verilemeyecek bağlanışın, hakkı hiçbir zaman ödenemeyecek fedakârlığın, soluk alıp verdiğimiz sürece eskimeyecek tutkunun emsalsiz simgeleridir.

Yüce Dinimiz İslam’ın cennetin, anaların ayaklarının altında olduğunu müjdelemesi bu kapsamda ilahi bir teyit olup, tartışma götürmez manevi bir ihtişama göndermede bulunmaktadır.

Her şey bir kenara, bunlar bile başlıbaşına; kadına, kadınlığa ve kadın olana duyulacak hürmet için yeter sebeptir.

Biz zarafeti, müşfikliği, inceliği, hassasiyeti, adanmışlığı, duygusallığı öncelikle onlarda gördük, onlardan tebarüz ettik.

Çileye karşı sabrı, belaya karşı hayrı, zulme karşı bağışlamayı onların davranışlarında şahit olduk.

Bilhassa Türk kadını;

Yeri gelmiş cepheye taşıdığı mermiyi tülbendiyle korumuş, topun namlusuna bağımsızlık aşkını iliştirmiş ve kurtuluş mücadelemizdeki nabız atışı olmuştur.

Yeri gelmiş evladının beşiğini sabaha kadar sallayan, erinin yolunu hiç bıkmadan gözleyen ve ailesini daldan budaktan sakınan özveri kisvesine bürünmüştür.

Yeri gelmiş tarlasında, bağında, tezgâhında ter akıtmış, ömür tüketmiş ve emek sarfetmiştir.

Yeri gelmiş gönüllerdeki eşsiz yeriyle erdem ve iffet zirvesinden karanlığa mum yakmıştır.

Yeri gelmiş kağanın yanındaki mindere oturmuş, demokrasinin, katılımcılığın ve özgürlüğün sembolü olarak geleceğe yön vermiştir.

Ve yeri gelmiş estetik cesaretin, üstün ahlakın ve vazgeçmeyen iradenin adı, şanı ve markası olarak kalplerimizde taht kurmuştur.

İster kadınlarımız arasında; Ispartalı dokuma işçisi veya Afyonkarahisarlı tarım çalışanı olsun, isterse de Kırşehirli temizlik görevlisi, Erzurumlu şirket yöneticisi, Trabzonlu kamu çalışanı bulunsun hepsi bu söylediklerimin bir parçası ve ayrılmaz bir değeridir.

Öte yandan bugün, kadınlarımızın artan sorunları, şiddet, taciz ve tecavüz iğrençliklerine maruz kalması da hepimiz açısından, en başta sözde ileri demokrasi şarlatanları bakımından ayıp ve utanç kaynağıdır.

Nedeni olursa olsun, kadına yönelen vahşi saldırılar, işlenen cinayetler ciğerimizi dağlamaktadır.

Hergün bir yenisini duymaktan, ekranlarda ve gazete sütunlarında görmekten bıktığımız vahşet manzaralarının, tahammül sınırımızı ve dayanma eşiğimizi çoktan aşındırdığı bir hakikattir.

Hoşgörüsüzlüğün, caniliğin eli kanlı failleri, insanlıktan mahrum bir halde kadınların canına kıymakta, toplumumuzu tek kelimeyle terörize etmektedir.

Buradan, kadınlara yönelik şiddet ve zulmü tüm gücümle reddediyor, bunun faillerini ve taraflarını kınıyorum.

Türk ailesinin temel direği, ağırlık merkezi olan kadının, huzura ve güvenceye kavuşmadan, kimden gelirse gelsin, gelişme ve ilerleme iddialarının hiçbir karşılığının ve inandırıcılığının olmayacağına yürekten inanıyorum.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Diyanet Vakıf-Sen olarak, milli ve manevi değerlerin korunmasında, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında, milli bütünlüğün ve dayanışma ruhunun ilerletilmesinde aile kurumunun vazgeçilmezliğine içtenlikle bağlıyız.

Bu nedenle, aziz millet varlığının gözbebeği olan ailenin, ekonomik ve sosyal gelişmelerin yol açtığı olumsuzluklardan muhafaza edilebilmesi için kadının layık olduğu yere gelmesi mecburidir.

Bunun için;
Her alanda saygınlığı arttırılmalı,

Eğitim düzeyleri yükseltilmeli,

Kalkınma sürecinde, iş hayatında ve karar alma mekanizmalarında daha fazla rol almaları sağlanmalı,

Toplumsal konumları iyileştirilmeli,

Yüksek öğretimde sunulan imkan ve fırsatlardan kızlarımızın yararlanmasını engelleyen antidemokratik ve insan haklarına aykırı uygulamalara son verilmeli,

Pozitif ayrımcılık lafta bırakılmamalı,

Siyasetten ticarete, ekonomiden sivil topluma, sanattan spora görünürlükleri ve kapladıkları alan daha çok arttırılmalıdır.

Bunlara ilave olarak, kadınlarımızın temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, istismara yol açan, toplumsal planda geri kalmalarına zemin hazırlayan çağ dışı uygulamalara süratle son verilmelidir.

İstikrarı dillendirirken çürümenin farkına varamayan iktidar zaafı, kadınlarımızı propaganda öznesi yapmaktan uzaklaşmalı ve haklarını muhakkak teslim edecek dürüstlüğü göstermelidir.

Kadın varlığını bir zenginlik ve problemlerini gidermenin insani bir vazife olduğu inancıyla, kadınlarımızın biriken ve çoğalan sorunlarını kökünden bitirmek hepimiz için vazgeçemeyeceğimiz ve öteleyemeyeceğimiz maddi ve manevi bir vecibedir.

Her alanda daha çok kadın dokunuşu, kadın nefesi ve kadın müdahalesi bulunması için herkes sorumluluk almalı ve gereğini yapmalıdır.

Türk Diyanet Vakı-Sen bu anlayış ve yaklaşımın izdüşümünde; Türk kadınının yanında daha kararlılıkla ve samimiyetle duracak ve üzerine düşen ne varsa yerine getirecektir.

Bundan herkes, özellikle kadınlarımız mutlaka emin olmalıdır.” ifadelerini kullandı.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ